31 Ağustos 2012 Cuma

Ülke Puanı Deyip Geçme



Eveeeeeeeeeeeeeeeeet, Eskişehirspor'un Avrupa Ligi'nden elenmesinin ardından önce Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nden daha sonra Trabzonspor ve Bursaspor'da yine Avrupa Ligi'nden elendiler. Allah'tan Fenerbahçe playoff oynadığı için Avrupa Ligi gruplarına doğrudan katılma hakkı elde etti de daha eylülde tek tabanca kalmadık.

Eeee nolmuş yani demeyin. Takımlarımız böyle kolay lokma oldukları için şimdi kapımızda 2012-2013 sezonu lig şampiyonumuzu ŞL'ye doğrudan gönderememe gibi bir tehlike var. UEFA ülke sıralamasında 12. sırada bulunan ülkeye kadar ulusal lig şampiyonlarını doğrudan ŞL gruplarına kabul ediyor. Bu puanlama da ülke takımlarının son 5 sezonda topladıkları puanlar ile hesaplanıyor. Bizde, Fenerbahçe'nin 2007-2008 sezonunda ŞL'de çeyrek finale kalarak kazandırdığı ülke puanları bu sezonun başlamasıyla birlikte tarih sayfalarındaki yerini aldığı ve görece kallavi puan aldığımız seneleri de tüketmiş olduğumuz için 12. sırayı tehlikeye attık. 2007-2008 sezonunu çıkardığımızda elde kalan puanlar ve bizim yerimize göz diken ülkeler, puanları ve Avrupa'da yoluna devam eden takımları ise şöyle:


24.300 Türkiye Galatasaray ŞL - Fenerbahçe AL

27.900 Belçika Anderlecht ŞL - Lokeren AL - Genk AL - Club Brugge AL

22.400 Danimarka Nordsjaelland ŞL - Rosenborg AL

20.550 İsviçre Young Boys AL - Basel AL

23.125 Avusturya Rapid Wien AL

22.833 Güney Kıbrıs AEL Limassol AL


(Ülke puanlarına 2007-2008 sezonu eklenmemiştir.)

Yukarıdaki tabloda ülkelerin 2008-2009, 2009-2010, 2010-2011 ve 2012-2013 sezonlarında topladıkları puanlar mevcut. Bu puanlara 2012-2013 sezonunda kazandıkları puanlar eklenecek ve 2013-2014 sezonu için sıralama yeniden düzenlenecek. 2007-2008 gelmeden sıralamada Belçika'ya geçilmiş durumdayız. Yani 11'den 12'ye geriledik. İşte bundan sonrası tehlike. Sağolsun Avusturya ve Güney Kıbrıs bizi bir nebze olsun rahatlattılar da en azından önümüzdeki sezon için onlardan çok fazla korkmuyoruz. Gerçi ülkelerin takımlarından biri sürpriz yapar da çeyrek yada yarı finale çıkarlarsa tehlike çanlarını yine duymaya başlarız ama Allah'tan yeni sistemle birlikte bu çok zor. İki takımla devam eden İsviçre'ye bakacak olursak onların da puanları bize yetişmeye yetecek gibi görünmüyor. Tabi tüm bunları makul seviyelerde alacağımız puanlara göre söylüyorum. Puanı bize en yakın ülke Danimarka. İki takımla devam ediyorlar ve yine bizim gibi bir takım ŞL, bir takım AL'de mücadele edecekler. Ekstra 2 puanla birlikte bu sezona avantajlı giriyoruz Danimarka'ya karşı ancak Nordsjaelland'ın Galatasaray'dan yada Rosenborg'un Fenerbahçe'den daha fazla puan toplaması halinde sıralamada Danimarka'ya da geçilebiliriz. İşte o gün bizim bittiğimiz gün olabilir. 

Toparlayalacak olursak artık ezeli rakiplerimizin Avrupa'da başarısız olmasını isterken bir kez daha düşünmemiz gerek çünkü bunun geri dönüşü en geç bir sezon sonra doğrudan taraftarı olduğumuz takımları etkileyecek. 

30 Ağustos 2012 Perşembe

Gruplar Belli Oldu



Ve sonunda gruplar belli oldu. Ait olduğumuz lige kimsenin itiraz etmeyeceği bir grupla başlayacağız.

H GRUBU

1- Manchester United
2- Braga
3- GALATASARAY
4- Cluj

Manchester United

Tarife gerek olmayan bir takım. Özellikle geçtiğimiz yıl Şampiyonlar Ligi'nde grupları 3. tamamlamaları ve şampiyonluğu son hafta Manchester City'e kaptırmaları bu sezonu daha önemli kılıyor onlar için.

Başarısız geçen geçtiğimiz sezondan sonra transfere hızlı girdiler ve önce Shinji Kagawa'yı bitirdiler. Daha sonra Arsenal'de devam etmek istemediğini söyleyen Robin Van Persie'nin bonservisini de alarak ilk 11'e doğrudan girecek iki ismi kadrolarına katmış oldular. RVP'nin Wayne Rooney ile uyumu Galatasaray'ı doğrudan etkileyecek faktörler arasında yalnız burada şöyle bir avantajımız söz konusu; Wayne Rooney sakatlığı sebebiyle Old Trafford'daki maçı kaçırabilir. Orta saha tamamen tecrübeli isimlerle dolu ve M. United'ın en güvenli bölgesi olarak görünüyor. Ancak savunma ve kale için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Kaleci David de Gea gelecek vadeden bir isim olmasına rağmen henüz istenen seviyede değil. Savunmada ise Rio Ferdinand'ın ilerleyen yaşı ve yaşadığı uzun süreli sakatlıklar sebebiyle Vidic, sürekli değişik isimlerle oynamak zorunda kalıyor.

Kırmızı Şeytanlar'a karşı dünyanın neresinde oynarsanız oynayın işiniz oldukça zor ancak Sir Alex Ferguson, gruptan çıkmayı garantilediğinde rotasyonu dibine kadar kullanan bir isim ve TT Arena'da oynanacak olan karşılaşmanın 5. maç olması Galatasaray için bir avantaj. Eğer 5. maçlara kadar Manchester United, gruptan çıkmayı garantilerse kaliteli isimlerini İstanbul'a getirmeyebilir ve ihtiyacımız olan 3 puanı alıp grup ikinciliğine yerleşebiliriz. Tabi bunun için içeride oynayacağımız Braga ve Cluj maçlarını kazanarak Manchester United'ın grup birinciliğini erkenden garantilemesine katkıda bulunmamız gerekiyor.

Braga

Gelelim 2. torbaya. 2. torbadan ilk tercih edilen takımı seçtik diyebiliriz. Braga, tartışmasız 2. torbanın en zayıf halkasıydı. Tabi bu durum onları kötü bir takım yapmıyor.

Geçtiğimiz sezon Porto ve Benfica'nın ardından ligi 3. sırada bitirdiler ve Şampiyonlar Ligi için playoff oynama hakkı kazandılar. Playofflarda Udinese ile eşleşen Braga, iki maçta da rakibiyle 1-1 berabere kaldı ve penaltılar sonucunda Şampiyonlar Ligi'ne katılan taraf oldu.

Portekiz temsilcisinin 2. torbada yer almasını merak edenlerin ise UEFA Avrupa Ligi'ne bakmaları gerekiyor. Braga, 2010-2011 sezonunda Porto'ya finalde 1-0 yenilmesine rağmen o sezonda topladığı puanların avantajını bu sene kullanıyor.

Oynadığı lig itibariyle Braga'yı çok yakından tanımıyorum ancak Udinese karşısında oynadıkları futbola bakacak olursak karşımızda sağlam bir takım bulacağız. Önceliğini savunma güvenliğine vermiş hücumunu da savunmadan aldığı güvenle organize eden bir ekip. Dezavantajları ise bol transfer yapmış olmaları ve sezona yeni bir teknik direktörle başlamaları.

Cluj

4. torbadan çektiğimiz rakibimiz ise Romanya şampiyonu Cluj. Ülkemizde pek tanınan bir takım değiller ancak onları tam bir Lucescu takımı olarak tanımlayabiliriz. Katı bir savunmayla 0-0'a yatıyormuş gibi görünen ve yakaladığı kontra ataklarla sonuca gitmeyi hedefliyorlar.

Önce Sloven Liberec'i ardından Basel'i eleyerek ŞL'ye katıldılar. Kendilerine ne kadar teşekkür etsek azdır çünkü Basel'e elenmiş olsalardı biz kuralara 4. torbadan katılıyor olacaktık.

Teknik direktörleri Ioan Andone takımın başına geçtiğimiz sezonun sonlarına doğru nisan ayında geçti ve transfer sezonu oldukça hareketli geçti. Takım bu sirkülasyondan ciddi bir şekilde etkilendi ve 6 haftası geride kalan Romanya Ligi'nde şimdiden 4 maçta puan kaybettiler bile. Ayrıca Cluj'un takım savunması da yaklaşan ŞL öncesinde henüz istenen seviyelere gelebilmiş değil. Geçtiğimiz sezon ligde ortalama 1 gol yiyen takımın bu sezon ligdeki ortalaması ise 1.5 olmuş durumda.

Fikstür

19 Eylül Manchester United - Galatasaray
2 Ekim Galatasaray - Braga
23 Ekim Galatasaray - Cluj
7 Kasım Cluj - Galatasaray
20 Kasım Galatasaray - Manchester United
5 Aralık Braga - Manchester United

Fikstüre gelecek olursak ŞL'ne içeride başlamak her zaman avantajdır. Ancak bu avantaja sahip değilseniz dileğiniz 1. torbadan gelecek takımla 3. ve 4. maçları yapmamaktan geçer. Galatasaray'ın buradaki en büyük avantajı ise Manchester United'la rövanşı 5. haftada yapacak olması. Herşey istediğimiz gibi gider ve grupta bir sürpriz yaşanmazsa Manchester United, 4. hafta sonunda gruptan çıkmayı garantiler ve rotasyonu sevdiğini bildiğimiz Sir Alex Ferguson, TT Arena'ya yedek oyuncularıyla beraber gelir. Bunun yanında da Manchester United ile 3. ve 4. hafta maçlarını yapmak zorunda olan takımın Braga olması ise pastanın çileği :) . Yalnız bu pastanın çilekli olması için M. United'ın iki maçtan 6 puan alması gerekiyor.

Gözlemler ve tahminler bir yana Şampiyonlar Ligi ayrı bir dünyadır ve diğer takımları çantada keklik görmek bizi telafisi olmayan sonuçlarla karşı karşıya bırakabilir. Teknik ekibimize ve kadromuza güveniyoruz ancak sahada karşılığını almak için şimdiki formumuzun çok daha üstüne çıkmamız gerekiyor.

28 Ağustos 2012 Salı

Fergie Kuralları

Sir Alex Ferguson, takımındaki 23 yaş altı oyunculara sponsor Chevrolet'nin tüm oyuncuların istediği arabayı kullanabileceğini açıklamasının ardından yasak getirdi. Yasağa göre 23 yaş altı futbolcular tercihlerini Corvette'ten yana yapamayacaklar.



Yukarıdaki müthiş araca sahip olma şansını kaybeden futbolcular:

Phil Jones > 20 yaşında

David de Gea > 21 yaşında

Chris Smalling > 22 yaşında

Rafael > 22 yaşında

Nick Powell > 18 yaşında

Danny Wellbeck > 21 yaşında 

Bebe > 22 yaşında

Federico Macheda > 21 yaşında

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Adın Çıkacağına

Benimde derbiden sonra inceden eleştirdiğim Burak Yılmaz için bir linç kampanyasıdır gidiyor. Aynı hafta Fenerbahçeli Mehmet Topal'ın topu eliyle kontrol ederek gol atmasından yada Emre Çolak'ın çektiği şutta Hilbert'in topu kolla müdahale ederek kesmesinden bahsedilmiyor?!?!

Niye mi? Çünkü Burak Yılmaz'ın sabıkası var. Bir an için bu pozisyona giren ismin Burak değil de Elmander veya Umut olduğunu düşünelim. Bırakın darbe sebebiyle düşmesini, darbe almadan düşselerdi çığırtkanlık seviyesi bu kadar yüksek olmazdı. Ama iş Burak'a gelince akan sular durmazsa olmaz. Objektif gözle pozisyonu analiz edebilecek herkes Escude'nin Burak Yılmaz'a arkadan müdahale ettiğini ve Burak'ın da bu sebeple yere düştüğünü görebilir. Bu müdahalenin faullük olup olmadığını tartışmıyorum ama ortada bir müdahale söz konusu. Ayrıca Escude'de  Burak Yılmaz'dan hemen sonra yere düşüyor. Bu düşüşün sebebi hayali bir ip veya sap olmasa gerek!!!

Bir de Escude'nin müdahaleyi ceza sahası dışında yapması sorunsalı var ki bu Burak Yılmaz'ı değil pozisyonu göremeyen Bülent Yıldırım'ı ve 50 metre öteden pozisyonu yanlış okuyan yardımcı hakemi bağlar. Burada Burak Yılmaz'ın ön plana çıkarıp hakemleri masummuş gibi göstermeye çalışan medyayı anlamak ise imkansız!!! Özellikle hakemlere sallamanın ata sporu olduğu ülkemizde.

Bu mevzuyla anlaşıldı ki geçtiğimiz sezonla birlikte inanılmaz bir ivme kazanarak rakipleriyle arasındaki farkı kısacık bir zamanda kapatıp fark açmaya başlayan Galatasaray ve futbolcuları, bu tür ucuz numaralarla karşı karşıya kalacak. Burak, Engin, Melo gibi her açığı kollanan futbolcularımızın işte tam bu sebepler yüzünden herkesten daha fazla dikkatli olması gerekir.

Neyse artık sakinim :). Şampiyonlar Ligi için kuraların çekilmesine çok az kaldı. Önce salı ve çarşamba akşamı oynanacak playoff rövanş karşılaşmalarıyla birlikte gruplara hangi torbadan katılacağımız belli olacak. Perşembe akşamı ise Infantino ve efsane futbolcuların çekeceği kuralarla gruplar belirlenecek. O zaman gelsin:

Uyarılarla Dolu 2. Hafta: Beşiktaş - Galatasaray



Sezonun ilk derbisi tam 6 golle başladı. Maçın bol gollü geçmesini bekliyordum ancak skorun 3-3 değil de Galatasaray lehine olmasıydı beklentim.

Maça da aslında bu beklentilerimi karşılayabilecek özveriyle başladı Galatasaray. Daha maçın ilk saniyelerinde Umut topu boş kaleye gönderebilseydi belki şuan çok farklı şeyler yazıyor olurdum. Çünkü ilk yarı Galatasaray oldukça dominant bir oyun sergiledi ve maça 1-0 başlıyor olmak böylesine baskın oynayan bir takım için hem itici bir güç hem de maça tutunmak için tek şansı direnci ve taraftar desteği olan rakip için yıkımın başlangıcı olabilirdi.

Yediğimiz goller Şampiyonlar Ligi uyarı niteliğindeydi. Çünkü bu gollerde rakip değil Galatasaray defansı başroldeydi.Felipe Melo'nun kendi kalesine golünde söylenecek birşey yok. Futbol şanssızlığı. Ancak Semih Kaya ve Hakan Balta'nın hatalarıyla yenen 2. ve 3. gollerin ise hiçbir açıklaması yok. Tehlikeyi sezdiği anda topu Allah ne verdiyse yollamak her futbolcunun boynunun borcudur. Oyun üstünlüğüne sahipken böylesine basitçe goller yemek kaliteli Şampiyonlar Ligi takımları karşısında geri dönüşü olmayan maçlar çıkarmamıza sebep olabilir. Çünkü orada rakip takımlar biraz ittirmeyle gol yemiyorlar. Hakemler de anasının gözü!!!

Oyunun ofansif kısmına dönecek olursak, topa bu kadar sahip olan bir takım olarak atılan 3 gol az değil ancak girilen pozisyon sayısı tatmin edici seviyelere henüz gelmedi. Bu sorunun kaynağı ise orta sahada Felipe Melo ve Hamit Altıntop'un beklenen seviyeden henüz uzak olmaları. Johan Elmander'in ise geçtiğimiz sezona oranla ofansif olarak daha az sorumluluk alması. Sevindirici olan ise maç tempolarını yakaladıkları anda özlenen oyunlarını oynayabilecek iki oyuncudan bahsediyorum ve sorunun mental olmaması da güzel günlerin yakın olduğunun habercisi. Johan Elmander'e gelecek olursak Selçuk İnan'dan sonra en fazla saygı duyduğum isim ancak hücum çeşitliliği ve yabancı kısıtlaması sebebiyle zamanla formayı Burak'a kaptırabilir. Umarım haksız çıkarım çünkü kendisini yedek görmek en az onu üzdüğü kadar beni de üzer.

Tekrar maça dönelim ve ikinci yarıya bakalım birazda. İkinci yarı garip bir şekilde Beşiktaş çok tempoluydu. Burada Galatasaray'ın pasla rakibini sindirmesini beklerdim ancak olmadı. Geçen sezonun tamamına aykırı bir durum olan bu 45 dakika umarım sadece bir iş kazasıdır!!! Beşiktaş, ikinci yarı skor üstünlüğünü eline aldıktan sonra yerden kalkmayan Beşiktaşlı futbolcular ve girdiği tek pozisyonda kendini yere atıp takıma penaltı kazandıran Burak Yılmaz'ın yere düşmesini ise derbiyi çirkinleştirenler olarak notlara eklemeliyiz. Ne Beşiktaş'ın galip gelmek için zaman çalmaya ihtiyacı var ne de Galatasaray'ın maçı çevirmek için hakkı olmayan penaltılara. Biz Elmander'i böyle pozisyonlarda darbe almasına rağmen devam ettiği için seviyoruz. Burak Yılmaz'dan da bu pozisyonda ısrar etmesini beklerdim. Belki yine düşerdi ama o zaman aklımızda soru işaretleri olmazdı. Onu geçmişinden gelenler yüzünden değerlendirmez ve ''abi hakem yanlış gördü baksana adam direniyor düşmemek için'' derdik en azından. 

Tüm bunları geride bırakacak olursak artık önümüzdeki haftayı değil perşembe akşamını bekliyoruz. Şampiyonlar Ligi için kura çekimlerinin yapılacağı gün gelecek ve ihtimaller için sonu gelmeyen muhabbetler başlayacak... 


26 Ağustos 2012 Pazar

Usain Bolt Old Trafford'da

Manchester United, Premier League'in 2. haftasında Everton'u Old Trafford'da 3-2 ile geçerken tribünlerde de Kırmızı-Şeytanlar için forma giymeyi çok isteyen biri vardı...


24 Ağustos 2012 Cuma

Seyir Listesi



24 Ağustos Cuma

21:00 Kasımpaşa - Kardemir Karabükspor LİG TV
21:30 Borussia Dortmund - Werder Bremen TRT HABER

25 Ağustos Cumartesi

12:30 Lokomotiv Moskova - Dinamo Moskova LİG TV 3
14:45 Swansea - West Ham LİG TV 3, PREMIER LEAGUE TV
15:00 Zenit - Rubin Kazan LİG TV 2
16:00 Boluspor - Adana Demirspor TRT SPOR
16:30 Fürth - Bayern Münih TRT HABER
17:00 Manchester United - Fulham LİG TV 3, PREMIER LEAGUE TV
17:00 Tottenham - West Bromwich LİG TV 2
19:00 Sivasspor - Mersin İdman Yurdu LİG TV
19:30 Chelsea - Newcastle LİG TV 2, PREMIER LEAGUE TV
19:30 E. Frankfurt - B. Leverkusen TRT HABER
20:00 Orduspor - Eskişehirspor LİG TV 3
20:00 Samsunspor - Tavşanlı Linyitspor TRT SPOR
21:45 Akhisar Bld. - Gençlerbirliği LİG TV 2
21:45 Fenerbahçe - Gaziantepspor LİG TV
21:45 Stuttgart - Wolfsburg TRT HABER

26 Ağustos Pazar

00:30 Vasco da Gama - Fluminense LİG TV 3
15:30 Stoke - Arsenal LİG TV 3
16:00 Kartalspor - Göztepe TRT 1
18:00 Liverpool - Manchester City LİG TV
18:30 Hannover - Schalke TRT HABER
19:00 Bursaspor - İstanbul BB LİG TV 3
20:00 Osasuna - Barcelona NTVSPOR
20:00 Trabzonspor - Elazığspor LİG TV 2
20:00 Ç. Rizespor - G. Antep Bld. Spor TRT SPOR
21:45 Beşiktaş - Galatasaray LİG TV
22:00 Corinthians - Sao Paulo LİG TV 3
22:00 Getafe - Real Madrid NTVSPOR

27 Ağustos Pazartesi

20:00 Karşıyaka Manisaspor TRT HD
21:00 Antalyaspor - Kayserispor LİG TV
23:00 Atletico Madrid - Athletic Bilbao NTVSPOR




Bursa olur Trabzon zor



Bugün Avrupa Ligi'ne katılabilmek için mücadele eden takımların maçları vardı. Bursaspor, Twente'yi Trabzonspor ise Videoton'u ağırladılar.

Bursaspor ile başlayalım. Yani Batalla'yla. Bugün bir kez daha gördük çünkü Batalla'nın Bursaspor için neler ifade ettiğini. Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısından itibaren Pinto - Batalla ikilisinin uyumuyla şampiyon olduğu yıldaki performansına yaklaşan Bursaspor, bu sene de kaldığı yerden devam ediyor. Ertuğrul Sağlam ile birlikte belkide en iyi Avrupa maçlarını çıkardılar Twente karşısında. Gerçi Pinto bugün ortağı Batalla'yı yalnız bıraktı ama takımda Batalla'ya uyum sağlayabilen bir oyuncu çıktı(Ozan İpek) ve Bursaspor maçı geriden gelip 3-1 kazanmayı bildi. Hollanda'da da aynı futbolu sergilemeleri halinde gruplara kalacağından şüphem yok Bursaspor'un.

Trabzonspor için ise aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Geçtiğimiz sezon bir önceki sezonu aratan Trabzonspor, bu sezon da geçtiğimiz sezonu aratır hale gelmiş. Bu düşüşe rağmen Trabzonspor için Videoton gibi adını hepimizin bu sene duyduğu bir takım karşısında 90 dakikayı pozisyonsuz kapatmanın herhangi bir açıklaması olamaz. Hele bu 90 dakikayı kendi evinde oynamışsan... Birileri çıkıp da ama Videoton, Bratislava'yı Gent'i eledi diyerek kolaycılığa kaçabilir yada sezon daha yeni başladı birkaç hafta sonra takım kendine gelecektir diyebilir. Ancak Avrupa Ligi'ne katılan gruplar 7,8 hafta sonra form tutan takımları almıyor gruplara. Şunun şurasında telafi için yedi gün var ve Trabzonspor'un problemleri yedi günde çözülecek gibi değil. O zaman tur için şanslı bir gün geçirmek yada rakibin aptallık yapmasını beklemek kalıyor. Bakalım Trabzonspor'a şans gülecek mi?

23 Ağustos 2012 Perşembe

Batigol ve Veron


1998-1999 sezonu. Parma, Fiorentina'yı ağırlıyor. Karede olmayan bir başka yıldız Hernan Crespo, iki gol birden atıp Parma'nın maçı 2-0 kazanmasını sağlamıştı.

Master the midfield like Iniesta

16 Ağustos 2012 Perşembe

Bu Çok Değil, Daha Öncekiler Azdı

Süper Kupa finalinde gördüğü kırmızı kart sonrası Engin Baytar, Cüneyt Çakır'a yaptığı çirkin hareket sebebiyle 11 maç ceza aldı.

Türkiye standartlarına göre ağır bir ceza herkes tarafından bekleniyordu. Galatasaray yönetimi, PFDK'nın açıklamasından önce davranarak Engin'e cezalı olacağı maç sayısı x 15.000 Euro ceza kesti ve zaten futbolcusunun yaptığı hareketi onaylamadığını-başkaları bundan çok daha çirkin hareketler yapan futbolcusunu pamuklara sararken- gösterdi. Bunun yanında Engin'in Fatih Terim'in kendisine olan güvenini sarsması da cabası( Yeni transferlerle alternatifi bol olan kadroyla birlikte Engin'in en büyük cezası özverili futboluna rağmen yedek kalmak olacaktır, ayrıca Milan Baros'ta yine gördüğü gereksiz kartlarla kızağa çekildiğini de hatırlamakta fayda var).

PFDK'nın bir standartının olmadığını geçtiğimiz sezon verilen cezalarla kıyasladığımızda anlayabiliyoruz. Tutarlı değillerdi. Engin'in hareketinin kabul edilecek, affedilecek yada görmezden gelinecek bir tarafı yok. Gönlümden geçen yönetimin cezaya itiraz etmemesi ve hem kendi futbolcularına hem de genele çok güzel bir ders vermesi ancak itiraz edilecek gibi görünüyor. Bu durumda ise yapılacak en şık hareket, itirazı kıyas temelli yapmamak. Yani daha önce bundan çok daha çirkin eylemlerde bulunan futbolculara 3 maç ceza verilirken bu durumda Engin'e verilen ceza çok fazla gibi vs. . İtirazın nasıl olursa olsun bu şekilde yapılmaması gerekiyor. İtirazı farklı bir şekilde yaptıktan sonra Galatasaray'a yakışacak hareket ise Engin'e verilen cezayla birlikte tek seferliğine Avrupa standartlarına yükselen PFDK cezalarının her daim bu seviyede kalmasını sağlamak için bütün kaynaklarını kullanmak olacaktır.

Türkiye'nin sportif alanda öncüsü olan Galatasaray'ın eline futbolcusu sayesinde geçen bu fırsat umarım ucuz politikalarla harcanmaz ve daha önce başarılarıyla ayağa kalan Türkiye futbolu, yine Galatasaray tarafından saygın kararlar alabilen bir karaktere sahip olur.

Uykusuna Düşkün


Neymar uykuya yenilmiş...

Sahalarda Görmek İstediğimiz Hareketler


15 Ağustos 2012 Çarşamba

Kapanıştan


Londra Olimpiyatları açılışı, yarışmaları ve kapanışıyla aklımıza kazındı. Bu karede kapanıştan. Müthiş...

14 Ağustos 2012 Salı

Türkiye'nin En Şanslı Futbolcusu

FM oyunlarını oynayanlar ''hot prospect for the future'' yada ''wonderkid'' terimlerini çok iyi bilirler. İlki ümit vadeden, ikincisi ise genç haliyle bile aşmış futbolcular için kullanılan terimler.

Batuhan Karadeniz'de 15 yaşındayken, yani bundan 6 sene önce bu gruplara ait futbolculardandı. Kendi yaş seviyesindeki istatistikleri bilgisayar oyunlarında şifre yazarak parlatılmış oyuncuların bile erişemeyeceği düzeydeydi.

Ertuğrul Sağlam döneminde inceden forma giymeye başladığında sadece Beşiktaş camiasını değil tüm ülkeyi heyecanlandırmıştı çünkü ülkemiz bu yaşlarda üst düzey takımlarda forma giyen oyuncular yetiştiremiyordu( Örn: Emre Belözoğlu GS, Arda Turan GS, Nihat Kahveci BJK).

Ertuğrul Sağlam döneminden sonra Mustafa Denizli başa geldi. Hepimiz biliyoruz ki Mustafa Denizli'nin tarzı daha hazır, daha olmuş futbolcularla çalışmaktan geçer. Batuhan'da hem bunun etkisi hem de hovarda yapısıyla o dönem forma şansını kaybetti. Yaşanan olaylardan sonra da Eskişehirspor'a gönderildi.

Eskişehirspor'da yine dalgalı performanslar sergiledi Batugol bizlere. Önce hızlı başladı. Sonra duruldu derken geçtiğimiz sezon Süper Final Avrupa Ligi grubunda 6 maçta 5 gol birden atarak tekrar akıllara girdi ama onun hep saha dışı yaşam tarzı ve profesyonellikten uzak yapısı konuşuldu. İnsanın adı çıkacağına huyu çıksın sözünün yaşayan bir örneği olduğu için transfer döneminde ismi hemen hemen hiçbir takımla anılmadı.

2012-2013 sezonu başlarken Eskişehirspor, Batuhan'ın 'Süper Final' performansının da katkılarıyla Avrupa arenasına tekrardan çıkma hakkı elde etti. Ancak Batuhan, Ersun Yanal ile yaşadığı sorun dolayısıyla kadro dışı bırakıldı ve hepimiz Batuhan'ın yeni durağının neresi olacağını merakla beklemeye başladık.

Şahsen potansiyelini gösteremeyen futbolcuların doktoru Şenol Güneş'in Batuhan için ilaç olacağını düşünüyordum. Hatta gazete ve televizyonlardaki haberlere göre bu transferde bitmek üzereydi ancak ne olduysa Beşiktaş birden araya girdi ve eski futbolcusunu kiralayarak renklerine kattı.

Batuhan için şimdiki Beşiktaş'ın Trabzonspor kadar faydalı olacağını düşünmüyorum ancak Beşiktaş'ın yeni oluşumunda kendini ispat etmek için o eski dönemlerde bekleyip de bulamadığı fırsatı bulacaktır. Önemli olan o fırsatı nasıl kullanacağı. Engin Baytar'ın Galatasaray'daki ilk sezonu gibi kendisini tamamen futbola adayabilirse farklı özelliklere sahip bir santrafor kazanmış olur Beşiktaş ve milli takımımız. Ancak şunu da unutmayalım Engin Baytar'ın içinde bulunduğu oyuncu ve teknik kadro, Batuhan'ın dahil olduğu Beşiktaş oyuncu ve teknik kadrosundan kalite olarak birkaç seviye daha yukarıda. Bu sebeplerden dolayı Batuhan'ın çok dikkat etmesi gerekiyor. En ufak bir hatasında eski defterleri mutlaka açılacaktır ama taraftara iyi futbol izlettirirse eskiden yaptıkları 'gençlik hatası' olarak görülebilir ve bu sayede sevilen bir isim olabilir.

Tanıtım Videosu: Fifa 2013

EA Sports, 28 Eylül'e kadar bizi iyice çıldırtmak için tanıtım videosu hazırlamış:

Muslera!!!


Muslera bu karede tribünlere dönüp beyler yapmayın mı demek istemiş yoksa çok güzel lan verin bir tane de ben yakayım mı demiş anlamak zor...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Umut Verdik!!!

Maçı anlatmaya gerek yok zaten Atv yayınladığı için ilgi duyan herkes maçı izlemiştir. 

İki takım açısından genel izlenimlere gelecek olursak Galatasaray, geçtiğimiz sezon yakaladığı forma yakın seviyelerde gezinirken Fenerbahçe'yi oldukça geriye düşmüş buldum.

Fizik kondisyon açısından Galatasaray, rakibine oranla net bir şekilde üstündü. Bunu hem oyun 11-11 oynanırken görebildik hem de Engin Baytar oyundan atıldıktan sonra. Hatta maçı izlemeye Engin'in oyundan atılmasından sonra başlayan birine Galatasaray'ın 10 kişi kaldığını söyleseniz oldukça şaşırabilirdi.

İki takımın oyununa dönecek olursak Galatasaray yine önde basan takım oyununu sahaya yansıtabildiği kadar yansıtmaya çalışırken, Fenerbahçe hem kopuk kopuk oynayan hem de geçtiğimiz yıla oranla daha kırılgan bir takım haline dönmüş.

Galatasaray'da performansını beğenmediğim oyuncu yok. Sadece Engin Baytar'a gördüğü kırmızı kart sonrasında gıcık oldum. Federasyon istediği kadar ceza verebilir burası hiç önemli değil. Ancak geçtiğimiz sezon gereksiz kartlarla takımı eksik bırakan Milan Baros nasıl gözden düştüyse Engin Baytar'da aynı şekilde gözden düşecektir diye düşünüyorum. Sezon yeni başlamışken Engin'deki bu öfkenin kaynağını anlamak gerçekten zor. Yaptığı tek şey bindiği dalı kesmekten başka bir şey değildi.

Maçın -oyun anlamında- adamına gelecek olursak Umut Bulut bugün sadece bizi değil rakipleri bile hayran bırakacak bir performans sergiledi. İki gol attı ve penaltı yaptırarak galibiyeti getirdi. Gerçi bu istatistiklere sahip olmasaydı da benim gözümde maçın adamı olacaktı. Sadece o zaman maçın adamı olarak yanına Selçuk'u eklerdim. Selçuk'ta bugün asistleriyle gözümüzün pasını aldı. Tekrar forvetlere dönelim. Burak Yılmaz'ı henüz notunu verebilecek kadar izleyemedik ancak mevcut performanslar açısından değerlendirecek olursak forvette Umut > Elmander > Necati sıralaması yapar Fatih hoca. Burak'ın performansına göre de ileri ikiliyi belirler. 

Artık resmi maçlara başladık. Sıradaki maç Kasımpaşa. Yaptığı enteresan transferlerle bu sezon merak ettiğim takımların başında geliyor. Şampiyonlar Ligi öncesinde ligin kalbur üstü takımlarıyla maç yapacak olmamız iyi olacak. 

Umarım kupayla başlayan sezon kupayla biter.

12 Ağustos 2012 Pazar

Ağaç Yaşken Eğilir


Acaba topu deliğe sokabilmiş midir?

Daniel Agger: You Will Never Walk Alone


Vücudunda yüzlerce dövmesi bulunan Daniel Agger, koleksiyonuna bir yenisini daha eklemiş...

10 Ağustos 2012 Cuma

Yıllar Sonra Gelen Gol

Tony Hibbert, 2000-2001 sezonundan bu yana altyapısından yetiştiği Everton'da forma giyiyor. Yalnız o günden bu yana oynadığı maçlarda kendi kalesine 3 gol atmasına rağmen rakip kaleye gol atamamıştı. İlk golünü atınca da böyle bir görüntü oluştu.
 

2012-2013 Sezonu Galatasaray Dizilişi


Sonunda kriz bitti. Melo tekrar yuvaya döndü. Hakan Balta maçta sorun yaşamadığını söylediği için sol bek transferi şimdilik askıya alındı gibi. Çilek söylentileri hala devam ediyor ancak bu haliyle bile taraftar kötü başlanan transfer sezonunun sonunda tatmin olmuş durumda.

Takımın geçtiğimiz sezonda olduğu gibi asimetrik bir 4-4-2 dizilişini sürdüreceğini düşünüyorum. Ujfalusi-Semih yan yana. Eboue ise Hakan Balta'ya oranla biraz daha hücumcu. Felipe Melo top rakipteyken Selçuk'un gerisinde, Galatasaray topa sahip olduğunda Selçuk'un yanında hatta biraz önünde. Hamit, arkasında Eboue gibi hücumcu bekin verdiği avantajı kullanarak hafiften içe kaçabilir ki hazırlık maçlarında bunu sık sık yaptı. Amrabat, Hamit'e göre çizgisine daha sadık olacaktır. Zaten Hakan Balta'da Eboue kadar önündeki hücumcusuna ofansif anlamda o kadar da fazla destek verebilen bir isim değil. Ayrıca Amrabat'ın defansif defosunu da göz önünde bulundurursak bu ileri çıkışlarını takım uyum sağlayana kadar da pek fazla yapmaması gerekir. Burak, Trabzonspor'da en ileride çok başarılı maçlar çıkarmış olabilir ancak Galatasaray'da bunu yapamaz. Yanında Elmander gibi bir partner varken biraz daha geriden arkasındaki yetenekli oyuncuları da devreye sokarak oynamayı öğrenebilmeli. Bunun için de 2. forvet olarak Elmander'in biraz daha gerisinden katılmalı ataklara. Top rakipteyken de roller değişecektir mutlaka. Elmander orta sahaya dönüşür. Burak'ta kapılacak top sonra hızla rakip savunmanın arkasına koşusunu yapar. Tabi bu taktiğin uygulanabilirliği Trabzonspor'a göre çok zor. Galatasaray oyun karakteri gereği rakibini üzerine çeken bir yapıya sahip değil. İlk felsefesi rakibe önde basmak olan bir takımda Burak kendine yer bulmak istiyorsa Burak, oyununu önüne atılan toplara koşu yaparak tek vuruş üzerine kurmamalı. Bunu sadece silahlarından biri olarak görmeli.

Bu arada yeni transferlerle birlikte Fatih Terim'in kulübe silahları da güçlendi. Geçtiğimiz sezonun vazgeçilmezleri Emre Çolak ile Engin Baytar, hem kanatların hem de orta sahanın iyi birer alternatifi konumuna geçtiler. Hatta hazırlık maçlarını göz önünde bulundurunca Emre Çolak'ın Amrabat ile tatlı bir forma yarışına gireceğinin garantisini şimdiden verebiliriz.

Geçtiğimiz sezon Galatasaray, çok iyi bir ilk onbire sahip olduğu için şampiyon oldu. Eğer kilit isimlerden biri birkaç haftalık sakatlık sorunuyla karşı karşıya kalsaydı alternatifsizlik Galatasaray'ın şampiyonluğunun kaçıp gitmesine sebep olabilirdi. Bu transferlerle birlikte Galatasaray hem bu sorunu ortadan kaldırdı hem de sadece ilk onbiriyle değil oyuncu kadrosunun tamamıyla da ligin en kalitelisi.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Galatasaray - Fiorentina Hazırlık Maçı

Galatasaray, Fiorentina maçıyla taraftarıyla buluştu. Aslında bu buluşma Lazio maçıyla İzmir'de yapıldı ancak ben Fiorentina maçına gittiğim için benim açılışım bu maç.

Maç başlar başlamaz Galatasaray, Selçuk İnan önderliğinde uyguladığı ayağa pas ile topa sahip olan takım oldu. Fiorentina bu bölümde Galatasaray'ı kendi yarı sahası ortalarına kadar hiç zorlamadı ancak bu bölgeden sonra sağlam kapanarak da pozisyon vermedi.

Oyun anlamında geçtiğimiz sezona oranla pek bir fark yoktu aslında. Melo'nun uzayan transfer süreci sonunda bu bölgeye Engin Baytar kaydırılmış. Rakibinde oyuna karşılık verecek gücü olmayınca(ya da Galatasaray rakibini buna zorlayınca) Engin'in de defosu görünmemiş oldu. O yüzden bu bölge hakkında pek sağlam gözlem yapamadım.

Melo'nun yokluğunda Hamit belki ortada başlayabilir diye düşünüyorduk maç öncesinde arkadaşlarla ancak Fatih Hoca, O'nu da orjinal bölgesi olan sağ kanatta oynattı. Eboue ile pek anlaşabildiklerini yada verimli oynayabildiğini söyleyemeyiz Hamit'in. Takıma henüz alışamamış gibi göründü. Birkaç pozisyonda parlasa da Hamit'in zamana ihtiyacı var.

Stoperde Dany, Ljubljana maçındaki tutuk görüntüsünden baya baya kurtulmuş gibiydi. Semih ile gayet iyi anlaştılar. Yalnız O'nu da bekleyen büyük bir tehlike var: Sürekli atağa katılma arzusu. Hızına güvendiği için orta sahaya çok yakın oynuyor ve haliyle bir stopere oranla çok daha fazla top kapıyor. Buraya kadar sorun yok. Yalnız bu top kapma özelliğini aynı Melo'nun yaptığı gibi verdiği pas sonrası rakip ceza sahasına depar ile devam ettirmek istiyor. Bunu belli seviyeye kadar takımlara uygulayabilir ancak dişli rakipler karşısında uygularsa Semih Kaya'yı santraforlarla başbaşa izleyebiliriz.

Nordin Amrabat'tan da bahsetmek isterdim ancak henüz takımla iki antreman yaptı ve haliyle takımla uyum sağlaması mümkün değildi. Aynı şeyi Burak Yılmaz için de söyleyebiliriz. İkinci yarının ortalarında oyuna girdi ve aslında o dakikalarda zaten Fatih Hoca, as oyuncularını birer birer oyundan çıkarmaya başlamıştı bile. İkisi de pek etkili olamadı.

Maçı kazandıran Umut Bulut bildiğiniz gibi. Enerjisinden hiçbir şey kaybetmemiş. Selçuk'un pasında doğru koşuyu yapıp çaprazdan girdi ve golünü attı. Kaleci sakatlanmasaydı belki o pozisyon gol olmayacaktı ancak gol olmasa bile Umut hakkında söylenebilecek kötü bir şey yok. Elmander'in Türk pasaportlusu ve İsveçli'yi sezonun genelinde yedekleyeceğini düşünüyorum.

Emre Çolak'tan da bahsetmek gerek. Sol kanada biraz daha alışmış gibi gördüm ilk yarıda. Gayet başarılıydı ve ters kanatta kazanılan serbest vuruşlarda ve kornerlerde topun başına geçen isimdi. Ancak duran topları, özellikle kornerlerde isabet bulamıyor. Engin sakatlandıktan sonra ortaya geçen Emre, sol kanada oranla daha başarılıydı sanki. Topla daha fazla buluştu ve pas verme seçeneği kanada göre daha fazla olduğundan oyunun içinde daha fazla yer aldı. Amrabat'ın ilerleyen dönemlerde sol kanada yerleşebileceğini düşünürsek Emre'de hem sol kanat hem de orta sahada Selçuk'un iyi bir yedeği olabilir.

Muslera, Semih, Hakan Balta, Johan Elmander, Eboue ise bildiğimiz gibiler. Geçen seneki performansları aynen devam ediyor. Hatta Semih Kaya'nın daha iyi bir kıvama geldiğini bile söyleyebiliriz.

Genel olarak takımdan bahsedecek olursak Galatasaray yine topu öncelikle Selçuk'a veriyor. Selçuk topla buluşmadan önce Eboue ve Hakan ileri çıkarken, açık oynayan oyuncular biraz içeri kaçıyor(Amrabat girdikten sonra bu biraz değişti ve Hakan ile Amrabat çizgide kaldılar). Ancak kanatlardaki oyuncuların henüz hazır olmaması ve Elmander-Necati ikilisinin verimsizliği sebebiyle bu maçta pek atak izleyemedik. Bu konudaki sıkıntının Burak-Melo ikilisinin ilk onbire monte edilmesiyle çözüleceğini düşünüyorum. İşin savunma kısmına dönecek olursak da bu sezon daha fazla pres yapan daha agresif bir yapıda görebiliriz Galatasaray'ı. Zaten Elmander gibi bir jokere sahip Galatasaray; defansı ileriden başlatmanın avantajını iyi kullanıyor. Fiorentina karşısında bol bol bir adama üç kişi bastılar. Bu tabiki her maç 90 dakika yapılabilecek birşey değil ancak maçın belirli bölümlerinde bile yapılması yeterli olabilir. Tabi bu preslerin anlam kazanabilmesi için daha fazla ikili oyun, daha fazla kanat organizasyonu ve daha iyi bir santrafor ikilisi sahada yer almalı.






7 Ağustos 2012 Salı

Olimpiyatlardan


Tipik İngiliz havası hatta tipik dememiz için yağmur bulutlarının olması gerekir. Bunlar biraz iyi huylu....


 Bildiğimiz gibi... Yine etrafı süzüyor, rekor kırar mı bilinmez ama herkes onun kazanmasını istiyor.


Yelena'yı tahtından eden Amerikalı. Jennifer Suhr altına uzanırken...


Bu karede Reuters tarafından yayınlanmış. Sanki tenis topu değil yumurta...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Genç Batistuta


Gabriel Batistuta, gençlik dönemleri... Henüz futboldan soğumamış Fiorentina dönemleri. 

Görüntü Kirliliği


Barcelona bu formayı giymek zorunda kalmamalı. Umarım rakipleri ortaklaşa karar alıp bu görüntü kirliliğine müsade etmezler...

3 Ağustos 2012 Cuma

Elmander'i Hiç Böyle Görmemiştim


Johan Elmander, Liverpool maçıyla birlikte takdirimi ve sempatimi kazanmıştı zaten. Sezon ilerledikçe de gönlümdeki yeri bambaşka oldu. Bu fotoğrafta da karizması baya sağlam...

Para Basan Kulüpler


Reklam gelirleri, Avrupa'nın önde gelen kulüpleri için yayın ve maç günü gelirleri kadar büyük bir paya sahip oldu. İşte Avrupa'da formaların göğüs reklamlarından en fazla kar eden kulüpler:

1. Barcelona – Yılda £25 milyon (Qatar Foundation)

2. Bayern Münih –  Yılda £23.6 milyon  (Deutche Telekom)

3. Manchester United –  Yılda £20 milyon  (Aon)

    Liverpool –  Yılda £20 milyon  (Standard Chartered)

    Manchester City –  Yılda £20 milyon  (Etihad Airways)

    Sunderland –  Yılda £20 milyon  (Invest in Africa)

7. Real Madrid –  Yılda £16.8 milyon  (Bwin)

8. Chelsea –  Yılda £13.8 milyon  (Samsung)

9. Tottenham Hotspur –  Yılda £10 milyon  (Autonomy & Investec)

    AC Milan –  Yılda £10 milyon  (Emirates)

    Newcastle United –  Yılda £10 milyon  (Virgin Money)


Kaynak: givemefootball.com

Jimnastikçi Pippo


Topa bu şekilde kafa vuran bir Hakan Şükür var zannederdim...

Hakan Şükür'ün buna benzer bir şekil alarak Bologna'ya attığı bir gol vardı. Bologna kalecisi Paglicu, o golü hayatında yediği en güzel gol olarak tanımlamıştı. İşte gol:

2 Ağustos 2012 Perşembe

Bob Marley Tam Bir Futbol Aşığıydı


Çift Yönlü Orta Saha Eksikliği


Fenerbahçe kurada Vaslui'yi çekince hemen hemen herkes en kek kurayı çekti diye düşünmüştü. Bunlara bende dahilim. Ancak takımı biraz araştırınca işin o kadar da kolay olmadığı anlaşıldı. Ama bu düşünceye rağmen Fenerbahçe'nin sahadaki kadar zorlanacağına ihtimal vermiyordum. Eğer son dakikalarda Bekir'in kafa golü gelmeseydi muhtemelen Şampiyonlar Ligi'ne veda edildiğinden bahsedecektik. Mevcut futbolla tur yine çok zor ancak maç içinde her an herşey olabileceğinden timsaha yatmamak gerek.

Maça çok kötü başladı Fenerbahçe. Özellikle Mehmet Topal, Miroslav Stoch ve Semih Şentürk'ün tutuk oyunları bunda etkendi. Hazırlık maçlarına rağmen Mehmet Topal'ın henüz takıma uyum sağlayamadığı belliydi. Birde Emre gibi iki yönlü bir oyuncunun onbirden çıkıp yerine tek yönlü M. Topal'ın monte edilişi Fenerbahçe'nin agresifliğini alıp götürmüş gibi göründü. Stoch ise geçtiğimiz sezon oynadığı etkili futboldan çok uzak bir görüntü sergiledi. O bildiğimiz sol kanatta içe kat edişlerini hiç gösteremedi bize. Semih Şentürk'ün ise neden oynatıldığına anlam veremedim. Geçtiğimiz sezonun 3. forveti olan Semih, bu sezonun ilk(belkide en önemli) maçına ilk onbirde başladı. Tabi bu Aykut Kocaman'ın tercihiydi ancak sonuç olarak yanlış bir tercih.

Fenerbahçe açısından ilk yarının faydalı isimleri ise Alex, Volkan ve Kuyt'tu. Alex bildiğiniz gibi kaldığı yerden devam ediyor. Volkan ise iki önemli pozisyonda başarılı hamleler yaparak ilk yarının 0-0 bitmesini sağladı. Kuyt ileride çok fazla savaştı ancak Semih'in formsuzluğu onu da çok etkiledi. Devrenin ortalarında sağ kanattan ceza sahasına girip çektiği sert şutta top belki ağlarla buluşacaktı ancak top savunmaya çarpıp kornere çıktı. 

İkinci yarı değişikliğin geleceği belliydi. Semih çıktı ve yerine Mehmet Topuz girdi. Kuyt santrafora Topuz'da sağ kanada monte edildi. Topuz'un savunmaya daha fazla yardım edeceğini düşünerek Topal'ın daha iyi ve faydalı görüneceğini düşünmüştüm ancak düşündüğüm gerçekleşmedi. M. Topal uzaktan çektiği sert şut dışında hiçbir şey denemedi. İşin savunma kısmını ilk yarıya oranla daha iyi yaptı ama Fenerbahçe'ye gol lazımdı ve Aykut Kocaman'ın iki santrafora dönmek için geriye düşmeyi beklemesini anlayamadım. 

Fenerbahçe'nin yediği gole gelince evlere şenlik tabirini kullanırsak hata etmiş olmayız. Savunma güvenliğini arttırmak için transfer edilen Mehmet Topal geri pasla Egemen'in kucağına bombayı bırakıyor. Egemen'de o sırada Allah ne verdiyse vurup topu uzaklaştırmak yerine plaseyle yanındaki arkadaşını düşününce araya giren Liviu Antal topu kapıp uzaktan sert bir şutla Volkan'ı avladı. 

Yediği golden sonra artık Fenerbahçe'nin şuursuzca saldırışını izledik. Organizasyondan o kadar uzak kalındı ki gol ya Alex'in yada Kuyt'un kişisel becerileriyle gelecekti yada Fenerbahçe maçı gol atamadan tamamlayacaktı. Derken 90. dakikada Alex ortaladı ve Bekir kafayla golü buldu da Fenerbahçe tur için umutlandı.

Artık bütün avantaj Vaslui'de. Aykut Kocaman 1 hafta içinde ne yapar bilemiyorum ancak takıma kesinlikle gol lazım. Hatta savunmasının mevcut yapısıyla goller lazım çünkü Vaslui çok hızlı atağa çıkabiliyor ve bunu mutlaka değerlendirecektir. Tur için Fenerbahçe'nin kendi içinden çift yönlü bir orta saha oyuncusu çıkarması gerekiyor. Mevcut durumda bunu yapmaya en uygun isim Cristian Baroni. Eğer Cristian, bağlantı kuran oyuncu görevini üstlenemezse Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'ni Star Tv'den izlemek zorunda kalabilir.

About