Maça da aslında bu beklentilerimi karşılayabilecek özveriyle başladı Galatasaray. Daha maçın ilk saniyelerinde Umut topu boş kaleye gönderebilseydi belki şuan çok farklı şeyler yazıyor olurdum. Çünkü ilk yarı Galatasaray oldukça dominant bir oyun sergiledi ve maça 1-0 başlıyor olmak böylesine baskın oynayan bir takım için hem itici bir güç hem de maça tutunmak için tek şansı direnci ve taraftar desteği olan rakip için yıkımın başlangıcı olabilirdi.
Yediğimiz goller Şampiyonlar Ligi uyarı niteliğindeydi. Çünkü bu gollerde rakip değil Galatasaray defansı başroldeydi.Felipe Melo'nun kendi kalesine golünde söylenecek birşey yok. Futbol şanssızlığı. Ancak Semih Kaya ve Hakan Balta'nın hatalarıyla yenen 2. ve 3. gollerin ise hiçbir açıklaması yok. Tehlikeyi sezdiği anda topu Allah ne verdiyse yollamak her futbolcunun boynunun borcudur. Oyun üstünlüğüne sahipken böylesine basitçe goller yemek kaliteli Şampiyonlar Ligi takımları karşısında geri dönüşü olmayan maçlar çıkarmamıza sebep olabilir. Çünkü orada rakip takımlar biraz ittirmeyle gol yemiyorlar. Hakemler de anasının gözü!!!
Oyunun ofansif kısmına dönecek olursak, topa bu kadar sahip olan bir takım olarak atılan 3 gol az değil ancak girilen pozisyon sayısı tatmin edici seviyelere henüz gelmedi. Bu sorunun kaynağı ise orta sahada Felipe Melo ve Hamit Altıntop'un beklenen seviyeden henüz uzak olmaları. Johan Elmander'in ise geçtiğimiz sezona oranla ofansif olarak daha az sorumluluk alması. Sevindirici olan ise maç tempolarını yakaladıkları anda özlenen oyunlarını oynayabilecek iki oyuncudan bahsediyorum ve sorunun mental olmaması da güzel günlerin yakın olduğunun habercisi. Johan Elmander'e gelecek olursak Selçuk İnan'dan sonra en fazla saygı duyduğum isim ancak hücum çeşitliliği ve yabancı kısıtlaması sebebiyle zamanla formayı Burak'a kaptırabilir. Umarım haksız çıkarım çünkü kendisini yedek görmek en az onu üzdüğü kadar beni de üzer.
Tekrar maça dönelim ve ikinci yarıya bakalım birazda. İkinci yarı garip bir şekilde Beşiktaş çok tempoluydu. Burada Galatasaray'ın pasla rakibini sindirmesini beklerdim ancak olmadı. Geçen sezonun tamamına aykırı bir durum olan bu 45 dakika umarım sadece bir iş kazasıdır!!! Beşiktaş, ikinci yarı skor üstünlüğünü eline aldıktan sonra yerden kalkmayan Beşiktaşlı futbolcular ve girdiği tek pozisyonda kendini yere atıp takıma penaltı kazandıran Burak Yılmaz'ın yere düşmesini ise derbiyi çirkinleştirenler olarak notlara eklemeliyiz. Ne Beşiktaş'ın galip gelmek için zaman çalmaya ihtiyacı var ne de Galatasaray'ın maçı çevirmek için hakkı olmayan penaltılara. Biz Elmander'i böyle pozisyonlarda darbe almasına rağmen devam ettiği için seviyoruz. Burak Yılmaz'dan da bu pozisyonda ısrar etmesini beklerdim. Belki yine düşerdi ama o zaman aklımızda soru işaretleri olmazdı. Onu geçmişinden gelenler yüzünden değerlendirmez ve ''abi hakem yanlış gördü baksana adam direniyor düşmemek için'' derdik en azından.
Tüm bunları geride bırakacak olursak artık önümüzdeki haftayı değil perşembe akşamını bekliyoruz. Şampiyonlar Ligi için kura çekimlerinin yapılacağı gün gelecek ve ihtimaller için sonu gelmeyen muhabbetler başlayacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder