30 Haziran 2012 Cumartesi

Messi'nin Sırrı

Almanya'yı Yenen


29 Haziran 2012 Cuma

Prandelli'yle Finale

İtalya finalde.

Almanya'yı beklenmedik bir şekilde maçın başından sonuna kadar üstün bir oyunla 2-1 yendiler ve finalde İspanya'nın rakibi oldular.

Teknik direktör Prandelli sadece sol beke Chiellini'yi koyup Balzaretti'yi sağ beke çekti ki bu da ideal onbirde sadece pozisyon değişikliği demekti. Löw ise hiç bozmadığı sistemini bozdu. Müller'in yerine Kroos'u aldı. Ancak Almanlar'ın elenme sebebini sadece Löw'ün bu garip değişikliğine bağlamak doğru olmaz. Çünkü İtalya, catenaccioyu bir kenara itip gerçekten çok değişik bir futbolla tüm rakiplerine karşı üstün bir futbol oynuyor.

İtalya halkı oldukça mutlu olsa gerek. Çizme, daha önce hiç bu kadar güzel görünmemişti...






28 Haziran 2012 Perşembe

Fena Değil Ramos



Euro 2012'de İngiltere - İtalya çeyrek final ve Portekiz - İspanya yarı final maçlarının kazananı penaltı atışlarıyla belli oldu. Takımlarının bir üst tura çıkmasını sağlayan penaltıcılardan Andrea Pirlo ve Sergio Ramos ise Panenka tarzında penaltı atarak dikkat çektiler. İki oyuncu da penaltılarını gole çevirdiler ancak Andrea Pirlo'nun penaltısı daha estetikti.

Andrea Pirlo'nun Panenka'sı:



 Sergio Ramos'un Panenka'sı:

İspanya Yine Finalde



Yarı final maçında İspanya, normal süresi ve uzatmaları 0-0 biten karşılaşmada Portekiz'i penaltılar sonunda 4-2 yenerek finale yükseldi. Artık Boğalar'ın Euro 2008 ve 2010 Dünya Kupası'nda sonra arka arkaya 3. kupayı almak için önlerinde sadece tek bir maç kaldı.

Tekrar maça dönecek olursak aslında Portekiz fırsat tepti çünkü İspanya turnuva başından beri en kötü oyununu oynadı. İspanya'nın o bilinen ve bazılarının canını sıkmaya başlayan pas trafiği her ne kadar devam etsede bunu artık rakip ceza sahasında o kadar da iyi yapamıyorlar. Portekiz, rakibin bu gerilemesine ek olarak pas kanallarını da keserek İspanya'nın biraz daha tutuk bir futbol oynamasını sağladı. Sağladı sağlamasına ama İspanya sadece iyi pas yapabilen değil aynı zamanda çok da iyi savunma yapabilen bir takım. Bu kadar etkisiz oynadıkları 120 dakikayı neredeyse rakip takıma pozisyon vermeden tamamladılar. 

Portekiz teknik direktörü Paulo Bento, tahmin ettiğimden çok daha başarılı bir turnuva geçirdi ancak penaltıcı seçme konusunda sınıfta kaldı. Elinde Cristiano Ronaldo gibi bir futbolcu varken onu 5. penaltıcı yapıp takımın iki stoperini 3 ve 4. penaltıcı olarak seçti. Belki bunu bizzat CR7 istemiş olabilir ancak Bento'nun herşeye rağmen buna izin vermemesi gerekirdi. 

26 Haziran 2012 Salı

Şık


Andrea Pirlo Başkan ve Juventus'un 2012 - 2013 sezonu deplasman forması. Sade bir forma ancak bu kadar şık olabilirdi. 

25 Haziran 2012 Pazartesi

Göz Yoran Logo

2013 FIFA U20 Dünya Kupası ülkemizde yapılacak ve logomuz belli oldu.


Bakarken insanın gözünü nasıl yoruyor belli değil!

Atamayana Atamadılar



Son yarı finalisti belirleyecek mücadelede İtalya ile İngiltere karşı karşıya geldiler. İtalya her zamanki savunma oyununun aksine oyuna hükmeden, İngiltere ise eski İtalya gibi önce savunma diyen oyun anlayışlarına sahiptiler.

Maç pozisyonlarla başladı. İlk dakikalarda takımlardan biri öne geçebilse çok daha farklı olabilirdi ancak iki takımda pozisyonlardan faydalanamadı. İlk yarının başlarında İngiltere daha iyi olan taraf gibi görünse de İtalya dakikalar ilerledikçe maçtaki üstünlüğü eline geçirdi ve oyunun sonuna kadar hiç bırakmadı.

90 dakika boyunca İtalya sayısız pozisyondan faydalanamadı. İngiltere'de etkisiz oyununa rağmen pozisyonlar bulsa da maç 0-0 bitti ve uzatmalara gitti. Böylelikle turnuvada ilk kez bir maç golsüz tamamlanmış oldu. Uzatmalarda iki takımda risk almamayı tercih edince penaltılara gidildi. İtalyanlar Buffon'un kurtardığı penaltı sonrasında İngiltere'yi eledi ve yarı finalde Almanya'nın rakibi oldu.

İlk şike skandalı sonrasında 2006 Dünya Kupası'nı kazanan İtalyanlar, acaba ikincisinden de kupayla ayrılır mı? Buna çok yaklaştılar sadece iki maç kaldı.

24 Haziran 2012 Pazar

Los Millionarios Geri Döndü

Buenos Aires'in zenginleri bir yıllık aradan sonra 1.lige geri döndüler. Son hafta mücadelesinde şampiyonluk mücadelesi veren River Plate, Almirante Brown'u David Trezeguet'in golleriyle 2-0 yenerek Arjantin 2. Ligi'ni şampiyon olarak tamamladı.

Bu arada bir yıllık aranın ardından ''superclasico'' izleyecek olmamız ise ayrıca güzel.

Maç sonunda sevinen teknik direktör Matias Almeyda, David Trezeguet ve taraftarların şampiyonluk sevinci:

Fransa Geri Vites Yapınca



Çeyrek final eşleşmeleri belli olunca İspanya'nın, Fransa karşısında oyun olarak net bir üstünlük kuracağını tahmin etmiştim ancak bu kadar da değil be kardeşim.

Aslında Ukrayna karşısındaki başarılı onbiri sahaya sürseydi en azından bu kadar tek taraflı bir 90 dakika izlemezdik ama Laurent Blanc, takımı son grup maçında aldığı İsveç mağlubiyetinden sonra kadroyu tamamen savunmacılardan kurmuş ve önceliğim gol yememek, atarsam da ne ala onbiriyle sahaya çıkmış. Ama İspanya'ya karşı işler öyle yürümüyor işte. Maç başlar başlamaz rakip oyuncuları küstüren ayağa pas oyununa başladılar mı Fransa gibi savunma kurgusunu maç maç değiştiren takımlar mağlubiyete mahkum oluyorlar.

İspanya maçı 2-0 kazanırken oyun olarak dominant ötesi olmasına rağmen bunu skora yansıtamadı. 19. dakikada öne geçtiler ancak ikinci gol için maçın uzatma dakikalarına kadar beklemek zorunda kaldılar. Bu bekleyişin en büyük sebebi ise Fransa'nın mağlup duruma düşse bile sekiz kişilik savunma hattını bozmamasıydı. İkinci yarı biraz daha istekli gibi görünselerde bunu pratiğe dökemediler.


Maça biraz da İspanya açısından bakacak olursak hiç zorlanmadılar. Pas yaparken hiç baskı yemediler ama ileri uçta David Villa'yı yine aradılar. 

Maçın adamı Xabi Alonso ise, 100. kez milli formayı sırtına geçirdiği mücadelede iki gol birden atarak bu güzel anı taçlandırdı.

23 Haziran 2012 Cumartesi

Almanya Vitesi Yükseltti


2. çeyrek final karşılaşmasında Almanya rakibi Yunanistan'ı 4-2 ile geçerek Portekiz'den sonra yarı finale yükselen 2. takım oldu. 

Maç öncesinde Löw sürpriz yaparak takımın ofansif 3 oyuncusunu değiştirdi. Schürrle-Klose-Reus üçlüsü Podolski-Gomez-Müller'in yerine maça ilk onbirde başladı. Bu değişiklikle beraber Almanya ileride daha hareketli göründü. Aslında bu hareketlilikte ilk üç rakibe oranla daha zayıf bir rakiple oynuyor olmalarının etkisi de büyüktü.

Maç başlar başlamaz Mesut Özil sazı eline aldı. Pasları ve ortalarında takım arkadaşları biraz becerikli olabilseler maç çok daha erken kopabilirdi. Herşeye rağmen Lahm, ilk yarının sonuna doğru Mesut'un pasında topu ceza sahasının dışından ağlarla buluşturdu ve Almanya'nın ilk yarıyı önde bitirmesini sağladı.

Yunanistan'ın ikinci yarıda cevap vermek isteyeceği belliydi ancak ben bunun pratiğe dökülmesini beklemiyordum. Samaras, gelişen kontra atakta Salpingidis'in ortasını iyi değerlendirdi ve topu ağlarla buluşturdu. Ancak maç sonunda keşke o golü atmasaydım demiştir mutlaka çünkü o dakikadan sonra Alman futbolcular o golü atmayacaktınız oğlum tribine girip Yunanistan'ı duman ettiler.

Almanlar skor 1-1'e geldikten sonra uyandılar ve arka arkaya pozisyonlara girip Yunanistan kalesini abluka altına aldılar. Sırasıyla 61, 68 ve 74. dakikalarda buldukları gollerle skoru 4-1'e getiriverdiler. Attıklarının çok daha fazlasını ise kaçırdılar. Yunanistan'ın son dakikada Salpingidis ile bulduğu penaltı golünün ise hiçbir manası yoktu. 

İngiltere ve İtalya pazar akşamı Almanya'nın rakibi olmak için mücadele verecekler ancak iki takımında mevcut form durumu Almanya'ya karşı koyabilecek durumda değil. Futbolda tabiki ne olacağını kestiremeyiz ancak Almanya oldukça dominant görünüyor.

22 Haziran 2012 Cuma

Miami Heat Sonunda



Wade ve Shaq işbirliğiyle kazanılan 2006 sezonu şampiyonluğundan sonra hızla düşüşe geçen Miami Heat , yönetimin 2010 yazında müthiş bir iş çıkartmasıyla Lebron James ve Chris Bosh'u kadrosuna kattı. Hatta sırf bu ikilinin gelebilmesi için takımın efsanesi olan Wade, aldığı ücretin bir bölümünden vazgeçti hemde bunu ilk başta teklif eden yine kendisiydi.

Wade,Lebron,Bosh üçlüsünün başına ise Erik Spoelstra getirildi. Sezona hızlı bir başlangıç yapan Miami, playofflara da hızlı girdi ve konferans şampiyonu olup Dallas Mavericks'le finalde eşleştiler ancak kimsenin beklemediği bir şekilde finallerde rakibine 4-2 yenildiler. Zaten Cleveland'dan ayrıldığından ve özellikle ayrılma şekilden dolayı oldukça eleştirilen Lebron, playoff ve özellikle final serisi performansından dolayı yerden yere vuruldu.

2011-2012 sezonu ise toplu maaş sözleşmesi sebebiyle gecikmeli olarak yıl sonunda başladı. Sıkışık takvim Miami Heat gibi kilit isimleri genç ve atletik oyuncular için sorun olmadı. Wade ve Bosh'un sakat olduğu dönemlerde Lebron'un bütün maçı oynamak zorunda kaldığı zamanları saymazsak :) . 

Playofflara konferanstaki en büyük rakibi Chicago Bulls'un 4 galibiyet gerisinde ikinci sırada giren Miami Heat, ilk önce Amare ve Carmelo'lu Newyork Knicks ile eşleşti. Rakibini 4-1'le geçip yarı finalde Indiana Pacers'ın rakibi oldu. Miami için kritik dönemde burada başladı. Bu seride saha avantajı Miami'deydi ancak 1-1'le Indiana'ya gidildi. İlk maç kaybedildi ve maç sonunda playofflarda diz sakatlığıyla boğuşan Wade ile koç Spoelstra arasında tartışma yaşandı. Ancak Wade seri 2-1'ken Indiana'daki 2. maçı müthiş oynadı ve gitti denilen seride Miami Heat'i tekrar avantajlı konuma getirdi. 

Konferans finallerinde Boston Celtics ile eşleşen Miami Heat seriyi 2-0 yapıp Boston'a gitti ancak. Veteran Boston bir şekilde arka arkaya 3 maç birden kazandı. 6. maç Boston'daydı ve orada Boston'u yenmek, özellikle playofflarda kader maçında yenmek çok çok çok zordu. Geçtiğimiz sezonun aksine playoffları müthiş oynayan Lebron bu maçta da takımının lokomotifi oldu ve Miami tekrar ayağa kalktı, seriyi 4-3 kazandı ve NBA finallerine yükseldi.

Batı konferansında herkesi silip süpüren Oklahoma City Thunder ile Miami Heat NBA finallerinde. İki atletik takım. Aslında iki oyun düzeni yıldızlara bağlı olan takım. Bir tarafta Durant,Westbrook,Harden üçlüsüne bağımlı Thunder, bir tarafta Wade,Lebron,Bosh üçlüsüyle Heat. Miami Heat'teki olumsuz atmosferin etkisiyle favori burun farkıyla Oklahoma'ydı. Ne var ki Miami Heat, saha avantajının Oklahoma'da olduğu seride ikinci maçı kazanarak seriyi 1-1'e getirdi ve arka arkaya 3 maç evinde maç yaparak seriyi 4-1 kazanma şansını eline geçirdi. 

Miami'deki ilk 2 maç birbirinin kopyasıydı. Maç içinde Oklahoma uzun süre önde giderken Miami Heat bir boşluk yakalayıp darbeyi indiriyor ve oyunun sonunda az farkla maçı kazanmayı biliyordu. Ancak beşinci maç hiç öyle olmadı. Lebron James önderliğinde Miami Heat maçı başından sonuna kadar önde götürdü. Maçın sonuna da oldukça rahat girdi maçı 121-106 kazanarak NBA Şampiyonu oldu. Lebron James, 26S - 13A - 11R'lık istatistikleriyle maçı tamamladı ve maç sonunda Finallerin MVP'si seçildi. 

Yeni 'Big Three' olarak adlandırılan Wade,Lebron,Bosh üçlüsü üzerindeki baskıyı atlatıp ikinci senelerinde şampiyonluğa ulaştılar ve böylelikle uzun süreler kolay kolay yıkılamayacak hanedanlığın ilk adımını atmış oldular.

21 Haziran 2012 Perşembe

#BugünGünlerdenCristianoRonaldo



Bir günlük aranın ardından Çek Cumhuriyeti ile Portekiz ilk çeyrek final maçında karşı karşıya geldiler ve Portekiz  maçı 1-0 kazanarak yarı finale adını yazdırdı.

Maç aslında tipik bir uzatmalara hatta penaltılara gidecek bir maç havasında başladı ve 40. dakikaya kadar da böyle devam etti. 40. dakikada Postiga'nın sakatlanmasıyla Almeida oyuna girdi ve inanması zor ama Portekiz bu andan itibaren oyunun tek hakimi haline geldi. 

İkinci yarı başlar başlamaz Portekiz akın akın rakip kaleye yüklendi ancak birçok pozisyonu harcadı. Çek Cumhuriyeti ise seyir halinden hiç vazgeçmedi. Dakikalar 79'u gösterirken Moutinho rakip ceza önünde sağ çaprazdan ortaladı, Almeida stoperleri peşine takar Cristiano Ronaldo için boşluğu açtı. CR geriden geldi ve yere çarptırdığı kafa vuruşuyla kaleci Cech'i avlayarak takımını öne geçirdi. Kalan dakikalarda Çekler varlık gösteremedi ve Portekiz ilk yarı finalist oldu. 

Kulüp performansını milli takıma taşıyamadığı için oldukça sert bir şekilde eleştirilen Cristiano Ronaldo, Almanya maçını saymazsak muazzam bir turnuva geçiriyor ve adeta takımını tek başına sırtlıyor diyebiliriz. Hollanda'yı attığı iki golle yıkan CR, Çekler'i de müthiş oyunuyla yıktı ve turnuvadaki gol sayısını 3'e çıkartarak gol krallığında da iddialı olduğunu ispatladı.Cristiano Ronaldo hakkında bu turnuvada eleştirebileceğimiz tek kötü nokta saçları. Berberin kim be olm?!?!



Not: Çapraz eşleşme gereği Portekiz'in yarı finaldeki rakibi cumartesi akşamı Fransa - İspanya eşleşmesinin galibi olacak. 

Grazie Clarence!

20 Haziran 2012 Çarşamba

Euro2012: Gruplarda Atılan Goller

Üçüncü Maçlar Sonunda Euro 2012




A Grubu

Yunanistan – Rusya

Yunanistan, Euro2004 performanslarından birini sergiledi. Kaptan Karagounis ilk yarı biterken takımını öne geçirdi ve Rusya’ya ilk darbeyi indirdi. İkinci yarı ise tüm takım sağlam bir savunma yaptı ve Rusya ataklarını başarıyla savuşturup maçı 1-0 kazanmayı bildiler. Böylece ikili averajda Rusya’ya üstünlük kurdular ve kötü başladıkları turnuvada çeyrek finale kaldılar. Rusya ise elenerek turnuvanın ilk sürprizine imza attı.

Çek Cumhuriyeti – Polonya

Maç gayet sakin başlamıştı. Denge futbolu da uzun süre devam etti ancak 72. dakikada Jiracek’in golü Polonya’nın bütün planlarını alt üst etti. Mutlak galibiyete ihtiyaç duyan ev sahibi Polonya bu dakikadan sonra aceleyle saldırmaya çalışsa da eti belli budu belli olduğundan pek bir şey yapamadı ve turnuvaya veda etti. Çekler ise Rusya karşısında ilk maçta aldığı mağlubiyetin ardından arka arkaya iki galibiyet birden buldu ve grubu lider tamamlayarak çeyrek finale yükseldi.

B Grubu

Danimarka – Almanya

Maç önce net favori olan Almanya maça da aynı şekilde başladı ve 19. dakikada Podolski’nin golüyle öne geçmeyi bildi ancak Krohn-Dehli 5 dakika sonra cevap verdi ve skora denge geldi. Daha sonra oyun yine Almanya’nın üstünlüğüyle geçti ancak Almanya golü bulamadı. Ta ki 80. dakikada Lars Bender’in 80 metre depar atıp Mesut Özil’in pasında Klose’nin topunu tamamlayana kadar. Bu dakikadan sonra Danimarka’nın direnci kırıldı ve Almanya 3’te 3 yaparak Avrupa Şampiyonası tarihinde ilk kez grup maçlarının hepsini kazanmış oldu.

Portekiz – Hollanda

Turnuvaya kötü başlayan Hollanda, bu maçta gruptan çıkmak için Portekiz’i en az iki farkla yenmeliydi. Maçın 11. Dakikasında Van Der Vaart’ın müthiş golüyle öne de geçtiler ancak Cristiano Ronaldo ilk yarının ortasında durumu 1-1 yaptı ve Hollanda bu dakikadan sonra oyundan düştü. 74. dakikada CR7 takımının ve kendisinin ikinci golünü attı. Portekiz’i çeyrek finale taşırken Hollanda’yı sıfır puanla evine yolladı.

C Grubu

Hırvatistan – İspanya

İspanya bildiğimiz İspanya. Aynı Barcelona gibi her maç %70’lerde topla oynama yüzdesine sahip oluyor. Bu maçta aynı şekildeydi ancak Hırvatistan iyi savunma yaparak maçın sonuna kadar 0-0’ı korudu ancak 88. dakikada Jesus Navas’ın golüne engel olamadılar ve turnuvaya veda ettiler. İspanya ise favorisi olduğu grubu lider tamamlayarak çeyrek finale yükseldi ancak gol yollarında David Villa’yı aradıkları da bir gerçek.

İtalya – İrlanda Cumhuriyeti

İtalya her zaman ihtiyaç duyduğu kadar oynuyor. Ne bir eksik ne bir fazla. İrlanda Cumhuriyeti karşısında 35. dakikada Cassano’nun kafa vuruşuyla golü buldular ve rutin oyunlarına devam ettiler. Mario Balotelli’nin 90. dakikada attığı gol sadece ilk maçı boş geçen Balotelli’ye yaradı diyeceğim ancak Balotelli’nin olduğu yerde hiçbir şeyden net olarak bahsedemeyiz. İrlanda Cumhuriyeti ise takımıyla değil taraftarıyla iz bıraktı turnuvada. Bunun dışında onlar adına bahsedilebilecek bir şey yok.

D Grubu

İngiltere – Ukrayna

İngiltere’de Rooney cezasını tamamladı ve maça ilk onbirde başladı. Ancak İngilizler, Ukrayna temposuna karşılık veremediler. Ukrayna forvetlerinin beceriksizliği yüzünden ilk yarıyı geride kapattı. İkinci yarının hemen başında ise defansın ve kalecinin zincirleme hataları sonrası Rooney topu boş kaleye gönderdi ve turu İngiltere’ye getirdi. Böyle Ukrayna’da diğer ev sahibi Polonya gibi çeyrek finale yükselemeden turnuvadan elenmiş oldu.

İsveç – Fransa

Maç öncesinde İsveç’in elendikleri için maça fazla asılmayacaklarını ve Fransa’nın rahat bir galibiyet alacağını düşünüyordum ancak İsveç öyle bir futbol oynadı ki beni utandırdı. Buna rağmen ilk yarıda golü bulamadılar. İkinci yarı ise 54. Dakikada Zlatan Ibrahimovic sahneye çıktı. Sağ kanattan gelen ortada gelişine voleyle topu ağlarla buluşturdu ve giderayak turnuvanın en güzel golüne imza attı. Maçın sonunda Larsson karambolde önünde kalan topu ağlarla buluşturdu ve İsveç maçı 2-0 kazandı. İsveç bunu her zaman yapıyor. Çok iyi oynadığı turnuvadan yine çok erken elendiler. Fransa ise grup liderliğini İngiltere’ye kaybetti. Çeyrek finale yükselse de bu futbolla ilerisini göremeyebilirler.


Çeyrek Final Eşleşmeleri

Çek Cumhuriyeti – Portekiz

Almanya – Yunanistan

İspanya – Fransa

İngiltere – İtalya

Zlatan Yine Yaptı Yapacağını

18 Haziran 2012 Pazartesi

Portakalları Yiyen Yiyene



Hollanda büyük umutlarla katıldığı bir turnuvaya daha erkenden havlu attı. Hatta bu seferki havlu tüm zamanların en iç karartıcısı. Çünkü Hollanda ilk kez katıldığı turnuvada grup seviyesini sonuncu tamamladı. Hemde sıfır çekerek.

2010 Dünya Kupası'nda takımına final oynatan Bert van Marwijk o dönemde bile takıma bilindik ''4-3-3 total futbol'' yerine garantici 4-2-3-1 oynatarak ağır bir şekilde eleştiriliyordu ancak skor alabildiği için eleştirilerin karşısında dik durabiliyordu ancak bu sefer işler değişti. Danimarka, Almanya ve Portekiz'den oluşan ölüm grubunda takım sıfır çekti. Hemde ilk kez bulunduğu durumu haketti Hollanda.

Daha önce turnuvalarda çeyrek finallerde, ikinci turlarda elendiği çok oldu Hollanda'nın. Ancak o zamanlar öylesine zevkli dakikalar yaşatıyorlardı ki bizlere kimse kızamıyordu. Şimdi durum böyle değil. Orta saha artık emekliliğe doğru hızla ilerleyen Van Bommel ve ''I know kung fu'' Nigel De Jong'a emanet edilmiş durumda. İki oyuncu da yaratıcılıktan uzak tamamen kesici rollerde ve bu Hollanda'nın ataklarını negatif anlamda çok etkiledi. 

Portekiz maçında biraz da mecburiyetten Van Bommel'in yerine Van Der Vaart ilk onbirde yer aldı ve Van Der Vaart jeneriklik bir gol ve güzel oyunuyla bu kararın ne kadar doğru olduğunu daha maçın başında gösterdi ama takımın özgüveni kaybolmuştu bir kere. Tüm bunların üzerine Robben'in formsuzluğu, stoperlerin yetersizliği ve bu yetersizliği kabak gibi ortaya çıkaracak oyun anlayışı derken birde Van Der Wiel madenini harmanlarsak Cristiano Ronaldo'nun milli takım kariyerindeki en iyi maçlarından birini çıkarması kaçınılmaz olur. Cristiano Ronaldo, iki gol birden bularak takımının 1-0 geriden gelip maçı 2-1 kazanmasını sağladı ve böylece Portekiz'i çeyrek finalde Çek Cumhuriyeti'nin rakibi yaparken Hollanda'nın da fişini çekmiş oldu.

Artık kaçınılmaz olan şey ise Bert van Marwijk'in istifası yada görevden alınması olacaktır ve Hollanda o bildiğimiz ve çok sevdiğimiz dalga dalga akan futboluna geri dönecektir. Tabiki bu geri dönüşle birlikte artacak performanslarını 2014 Dünya Kupası Elemeleri D Grubu'ndaki rakibi Türkiye karşısında sergilememeleri tercih sebebidir :) . 

17 Haziran 2012 Pazar

Çekler'i Rusya Uyandırdı



Turnuva başlamadan önce A grubu sonucu en az tahmin edilebilir bir gruptu. İlk maçlar sonunda Rusya, Çek Cumhuriyeti'ni 4-1'le geçmiş ve grubun favorisi olduğunu göstermişti.

Çek Cumhuriyeti aldığı bu mağlubiyetle birlikte kendine geldi. Oynadığı açık ve dağınık oyunun yanlışlarını gördü ve hemen düzeltti. Burada teknik direktör Bilek'in yaptığı Jan Rezek - Tomas Hübschman değişikliği çok etkili oldu. Shakhtar Donetsk'in ön liberosu Hübschman orta sahayı toparladı ve böylece takım çılgınlar gibi pozisyon veren bir takımdan nispeten dengeli bir takıma dönüştü. Nispeten diyorum çünkü ne Yunanistan'ın ne de Polonya'nın hücum gücü Rusya'nın yanına bile yaklaşamaz.

Rusya'dan aldığı ağır mağlubiyetle uyanan Çekler, eskisi kadar etkili ve seyir zevki yüksek bir takım olmasalarda sırasıyla Yunanistan ve Polonya'yı yenerek grubu lider tamamlamayı başardılar. Belki buraya gelirken kendilerinden grup lideri olmaları beklenmiyordu ancak unutmamak gerekir ki Euro2004'ün en zevkli takımlarından biriydiler ve Euro2008'de ise Türkiye'ye dramatik bir şekilde yenilerek elenmişlerdi.

Kurallar gereği A grubu birincisi olduğu için B grubu ikincisiyle eşleşecek olan Çekler'in rakibi ise Çek Cumhuriyeti'nin rakibi ise bu akşam oynanacak B grubu maçlarıyla belli olacak.


16 Haziran 2012 Cumartesi

İkinci Maçların Ardından Euro 2012



A Grubu

Polonya - Rusya

Ruslar ilk maçın ardından grubun favorisi olduğunu ispatlamıştı. Bu maça da iyi başladılar ve Dzagoev'in golüyle öne de geçtiler. Ancak ikinci yarıda Kuba'nın golüne engel olamayınca hem 1 puana razı oldular hem de grup liderliğini zor zoktular. Polonya ise ikinci maçından da beraberlikle ayrılarak gruptan çıkma şansını sürdürdü ancak artık onlara beraberlik yetmiyor. Tek sorun oyuncu değişikliği yapmamakta ısrar eden teknik direktör.

Yunanistan - Çek Cumhuriyeti

Maçın daha 6. dakikasında Çekler skoru 2-0 yapıp diğer maçı beklemeye başladılar desek yanlış söylemiş olmayız. Ta ki kaleci Petr Cech'in Euro2008'de Türkiye'ye karşı yaptığı hatayı tekrarlamasına kadar. Gekas, Cech'in hatasını değerlendirip farkı bire indirdi ancak Yunanistan'ın ikinci bir Euro2004 efsanesi yaratabilecek kadar iyi bir savunması yok artık. Ayrıca son maçta grubun en iyi takımıyla mücadele edecek olmaları da dezavantaj. Çek Cumhuriyeti'nin ise diğer maçın skoruna bağlı olarak beraberlikle bile gruptan çıkma şansı bulunuyor. Ancak Milan Baros hala formsuzluğunu sürdürüyor. Her maç sürpriz golcü çıkarabilirler mi? Bilinmez.

B Grubu

Hollanda - Almanya

Almanya, Portekiz'den sonra Hollanda'yı da yenerek ölüm grubunda lider konumda bulunuyor. Forvetleri Mario Gomez'in formuyla birlikte iki zor maçı da kazanmasını bildiler. Hatta iki maçtan daha zor olacağı tahmin edilen Hollanda'yı Portekiz'e oranla daha rahat geçtiler. Hollanda ise kendi sistemi olan total futbolu bir kenara bırakıp 2010 Dünya Kupası'nda başlattığı önce savunma anlayışını bu turnuvada uygulayamıyor. Savunmasında açıklar veriyorlar ve Robben'in formsuzluğu ataklarını çok etkiliyor. Sneijder'in çırpınışlarından çok daha fazlasına ihtiyaçları var. Hollanda'nın gruptan çıkması için Portekiz'i yenmesi yetmiyor, ezeli rakibi Almanya'nın da Danimarka karşısında galip gelmesini beklemek durumundalar.

Danimarka - Portekiz

Turnuvanın neredeyse en güzel maçlarından birini seyrettik. Önce Portekiz 2-0 öne geçti. Maçın sonlarına doğru Danimarka beraberliği yakaladı. Tam maç böyle bitecek derken Portekiz'in artık ciddi ciddi ilk onbir başlatmayı düşünmesi gereken Varela müthiş bir golle maçı Portekiz'e getirdi. İki takımda 3 puana sahip iki takımından gruptan çıkma şansı var ancak üç ve dördüncü sırayı paylaşıp gruptan çıkamama ihtimalleri de oldukça yüksek.

C Grubu

İtalya - Hırvatistan

Pirlo'nun serbest vuruştan golü gelmese 0-0 bitecek maçtı. İki takımda yenilmemek için sahaya çıkmışlardı. Hırvatistan golü yedikten sonra biraz daha atak oynadı ama golü bulmak için etkili olamadılar. Yardımlarına Chiellini koşmasa gruptan çıkma şanslarını mucizelere bırakabilirlerdi çünkü İspanya'yı yenmek için birkaç tane mucize gerekecektir. İtalya'nın son maçta işi biraz daha kolay olacak çünkü turnuvadan elenmiş İrlanda Cumhuriyeti ile oynayacaklar.

İspanya - İrlanda Cumhuriyeti

Maçtan önce herkes İspanya'nın kaç tane atacağını merak ediyordu. İrlanda Cumhuriyeti iyi savunma yaparak Boğalar'ı 4 golde tutmayı başardılar. Aradaki bu kalite farkını göz önüne alacak olursak İrlanda Cumhuriyeti'nin sahadan başarıyla ayrıldıklarını söyleyebiliriz. İrlandalı taraftarlar ise müthişti. Bu maçla ilgili söylenebilecek bir diğer şey ise diğer gruptaki takımların Torres'in iki gol atmasıyla birlikte morallerinin biraz bozulmuş olması olabilir.

D Grubu

Ukrayna - Fransa

Yağmur nedeniyle 6. dakikada durdurulan maç bir saat aradan sonra tekrar başladı. Fransa oyunu çok iyi kontrol etti ancak Menez'in başarısız şut denemeleri ilk yarıyı golsüz kapatmalarına sebep oldu. Menez ilk yarının aksine ikinci yarıya daha iyi başladı ve takımını öne geçirdi. İlk golün şokunu atlatamayan Ukrayna'nın umutları ise Cabaye'nin golüyle tamamen tükendi.

İsveç - İngiltere

Açık ara şu ana kadarki maçlar arasında en iyisi. Önce İngiltere öne geçiyor. İsveç beraberliği yakalayıp skoru 2-1 yapıyor. Ardından İngiltere tekrar beraberliği sağlayıp tekrar öne geçiyor ve İsveç'i turnuvanın dışına itiyor. 5 gollü heyecan dolu bir maç. Turnuvanın küçük bir özeti gibi. İsveç, Fransa karşısına formalite maçına çıkacak. İngiltere ise turnuvanın ev sahibi Ukrayna ile çeyrek final mücadelesi verecek.

12 Haziran 2012 Salı

Wengerball

İlk Maçların Ardından Euro 2012



A GRUBU

Polonya - Yunanistan

Ev sahibi takım maça çok iyi başladı ve özellikle Dortmundlu oyuncularının etkinliğiyle skoru da almayı başardı. Yunanistan kırmızı kart gördükten sonra Polonya maçı artık koparır diye düşünürken Yunanistan önce beraberliği sağladı sonra hem penaltı kazandı hem de rakip takımın kalecisi kırmızı kart görünce sahadaki oyuncu sayısını da eşitlemiş oldu. Bu dakikadan sonra Polonya takımında bir panik havası oluştu. Yunanistan'da ise tam tersi bir durum söz konusu oldu. Gördükleri kırmızı karttan sonra daha iyi oynamaya başladılar ancak Samaras'ın formsuzluğu yüzünden galibiyeti kaçıran taraf oldular. İki ekibinde Rusya'yı geçmeleri çok zor ancak Çek Cumhuriyeti'yle birlikte grup ikincisi olmak için kıyasıya mücadele edeceklerdir.

Rusya - Çek Cumhuriyeti

Maç öncesinde Rusya biraz daha baskın taraf gibi görünüyordu ancak maç başladıktan sonra anlaşıldı ki Çek Cumhuriyeti'nin Rusya'ya kafa tutma şansı neredeyse yok. Belkide Kerzhakov girdiği pozisyonları değerlendirebilseydi ilk maçlar sonunda herkes Rusya'yı konuşacak olurdu. Rusya bu grubun net bir şekilde favorisi ve bir aksilik olmazsa üçte üç yaparak çeyrek finale çıkacaktır. Çek Cumhuriyeti ise oldukça formsuz gözüktü. Özellikle Milan Baros ile Tomas Sivok gerçekten çok kötü oynadılar. Hatta Galatasaraylı Baros oyundan çıkarken seyirciler tarafından ıslıklandı. Çek Cumhuriyeti'nin gruptan çıkmak için hala şansı bulunuyor ancak Polonya ve Yunanistan ile birlikte ikincilik mücadelesinde en zayıf halka onlar.

B GRUBU

Hollanda - Danimarka

Portakallar maça fırtına gibi başladı ancak Danimarka savunmasını aşamadı. Sayısız atakları var ancak pozisyon konusunda oldukça sıkıntı çektiler. Gruptan çıkma şansları topla oynamayı çok seven ve bu yüzden forvetteki partnerlerinin ritmini düşüren Robben'e bağlı olacak gibi. Danimarka ise oldukça sıkı savunma yapan ama bunu Yunanistan tarzında yapmayan bir takım görüntüsü sergiledi. Fazla pozisyon bulamadılar ama pozisyonda vermediler. Buldukları pozisyonu da gole çevirip ölüm grubunda ilk maçlar sonunda lider konumda bulunuyorlar ve bu savunmayı geçmek gerçekten zor gruptan çıkma şansları çok çok yüksek.

Almanya - Portekiz

Almanya sadece maça değil turnuvaya da favori olarak başlamıştı ancak ilk maçtaki oyunları bunu doğrular nitelikte değildi. Portekiz'i aşmakta oldukça zorlandılar ve maçın sonlarına doğru buldukları bir şans golüyle galip gelebildiler ve bu dakikadan sonra Portekiz'in baskısına cevap veremediler. Portekiz ise Türkiye'nin tokadı sonrası kendine gelmiş gibiydi ancak yıllardır kanayan yaraları olan santrafor oyuncu eksikliği yüzünden bu turnuvayı da ıskalayacaklar gibi görünüyor. Belki de bu bölgede Cristiano Ronaldo'yu denemeliler. Özellikle Danimarka'nın Hollanda'yı mağlup etmesi sonrası Portekiz'in gruptan çıkma şansı kalmadı diyebiliriz.

C GRUBU

İspanya - İtalya

İspanya turnuvanın net bir şekilde favorisi. Barcelona'nın replikası görünümündeler çünkü Messi'ye sahip değiller. Bu eksikliklerini bir nebze olsun giderebilecek yegane oyuncu David Villa'da sakatlığı sebebiyle turnuvaya katılamayınca zaten herşeyini savunmasına borçlu olan İtalya karşısında oldukça zorlandılar. Mağlup duruma düştükten sonra hemen beraberliği sağlamayı bildiler ancak katı savunmaları aşmakta oldukça zorlanıyorlar. Llorente bu bölgenin sıkıntısını çözebilir çünkü Torres oldukça formsuz.

İrlanda Cumhuriyeti - Hırvatistan

Hırvatistan net bir şekilde maçın favorisiydi ve maç boyunca savunma yapacak olan İrlanda'ya maçın hemen başında gol atarak dengelerini alt üst ettiler. Maçın sonuna kadar da bu durumu çok iyi kullandılar. Ayrıca maçı da iki farklı kazanarak da olası puan eşitliğinde avantajlı konuma geçtiler. İtalya ile birlikte ikincilik mücadelesi vereceklerini düşünüyorum. İrlanda ise zaten turnuvaya katılarak sürprizlerin sürprizini yapmıştı. İki maç daha oynayıp evlerine dönecekler.

D GRUBU

Fransa - İngiltere

Horozlarla aslanların savaşından galip çıkmadı. Rooney'siz İngilizler maça oldukça iyi başladı ve golü buldu ancak Fransa çok geçmeden cevap verdi. Maç fena değildi ancak kupayı istiyorlarsa bu oyunlarının üstüne çıkmaları gerekiyor. Özellikle grubun diğer maçında takımların form durumuna bakarak konuşacak olursak isim olarak değil ama ilk maçlar sonunda pratikte  D grubu gerçek ölüm grubu gibi görünüyor. Herkes gruptan çıkabilir. 

Ukrayna - İsveç

Bir diğer ev sahibi ülke olan Ukrayna, yaşlı kurt Shevchenko'nun golleriyle ilk maçı kazandı ve gruptan çıkmak için çok önemli bir adım attı. Maç her iki tarafa da gidip geldi ancak Ukrayna bulduğu fırsatları değerlendirdiği için maç sonunda galip gelen taraf oldu. İsveç ise yenilgisi sonrası işi zora soktu ancak bu grupta her an herşey olabilir. Kadronuzda İbrahimovic gibi bir oyuncu varsa her maçı kazanabilirsiniz.

8 Haziran 2012 Cuma

Bu Sefer Fransa

Fransa'nın takımında ve oyununda Zidane'dan sonra elle tutulur hiçbir şey yoktu. Ta ki Euro2012 öncesi formalarını tanıtana kadar. Sadece bu formalar için bile sempatiyle bakılabilecek bir takım olacak Fransa. En azından turnuvalarda herhangi bir takım tutmayan seyircilerin ilgisini formasıyla çeken Hollanda'nın bu alandaki ambargosuna son verebilirler.


7 Haziran 2012 Perşembe

Kupanın Plasesi: Almanya


Son şampiyonu tahtından indirebilecek en önemli aday Almanya. Biz Türklerin beğenmeyip iki haftada defterini dürdüğümüz Löw, 2006 Dünya Kupası'nda Klinsmann'ın arkasındaki gizli güç olarak hem milli takım kariyerine iyi bir giriş yaptı hemde Klinsmann'dan sonra yenilenen jenerasyonun başına geçerek bizleri utandırdı.

Almanlar, 2006 Dünya Kupası yarı finalinde İtalya'ya elendiler ve Portekiz'i 3-1 yenip ev sahipliği yaptıkları turnuvadan 3. olarak ayrıldılar. İsim olarak daha küçük ancak kalite olarak Dünya Kupası'ndan daha sağlam olan Avrupa Kupası'na gelmişti sıra. Türkiye'yi 90. dakikada Lahm'ın golüyle eleyerek finale çıktılar ancak bu sefer tarihin belkide en sağlam jenerasyonuna sahip olan İspanya'ya karşı koyamadılar ki aynı İspanya daha sonra 2010 Dünya Kupası'nı da kazanmayı bildi.

Şimdi sıra yine Avrupa Kupası'nda. En büyük rakipleri yine İspanya. Ancak bu sefer İspanya daha yaşlı, daha yaralı ve daha formsuz. Savunmanın ve ileri ucun en iyi isimleri( Puyol ve Villa ) kadroda yok. Daha önceki iki kupayı almalarını sağlayan futbolcuların başında gelen Torres ise kariyerinin en kötü sezonunu geçirdi. Tüm bunların yanı sıra daha önceki turnuvalarda gerçekten çok genç olan Almanya kadrosu genel olarak en verimli çağına gelmek üzere. 

Takıma genel olarak şöyle bir bakacak olursak: 

Kalede Manuel Neuer sakatlanmadığı yada ceza almadığı sürece burada bir problem yok. Takımı Bayern Münih'i yarı finalde Real Madrid'i penaltılarla geçerken kalesinde devleşmişti. Aynı başarıyı finalde Chelsea karşısında gerçekleştirdi ancak takım arkadaşları işin penaltıyı gole çevirme kısmını gerçekleştiremedi. Eğer kupa Bayern'e gelseydi Neuer turnuvaya çok daha görkemli bir şekilde gelebilirdi.

Takımın defansına baktığımızda Almanya'nın en zayıf bölgesinin burası olduğunu görüyoruz. Beklerde sorun yaşamazlar ama stoperleri henüz kendileri ispatlayamadılar. İspatlayamadılar dediysem hiçbiri henüz Puyol, Terry seviyesinde değil. Badstuber, Höwedes, Mertesacker ve Hummels stoperde oynayacak isimler. Hepsi kaliteli oyuncular ancak Almanya eğer kupayı gerçekten istiyorsa bu oyuncuların form seviyelerini bir seviye üste çıkarmaları gerekiyor. 

Orta saha Almanya'nın en güvenli bölgesi. Ön liberoda Khedira sigortaları olacak. Yıldızları ise duygusal bağımız olan Mesut Özil. İkisi de Real Madrid'de çok iyi işler çıkartıyorlar. Ancak Almanya demek bir nevi Bayern Münih demek ve nasıl Bayern Münih Schweinsteiger'e bağlıysa Almanya'da o kadar bağlı. Bu sezon sakatlıklarla boğuşan ve düzenli bir şekilde forma giyemeyen ayrıca Chelsea'ye karşı penaltı atışını gole çeviremeyerek morali oldukça bozulan Schwinsteiger'in formu Almanya'nın kaderini belirleyecek en önemli etkenlerden biri olacak. 

Forvete gelecek olursak Gomez bu yılı leblebi gibi gol atarak geçirdi ve turnuvaya oldukça formda geliyor. Klose ise her zaman milli takımda bir başka oynamıştır. 3. forvet Schürrle bu ikiliden forma kapabilir mi ? Maçlar başlamadan bu sorunun cevabını vermek oldukça zor. Ancak maç içinde skora göre veya gruptan çıkmak garanti olursa 3. maçta oynayabilir. 

Sonuç olarak Almanya, son şampiyon İspanya'dan sonra bu turnuvanın en büyük favorisi. Yaş ortalaması 24,52( Euro2012'nin en genç takımı) olan takım bu kupayı alırsa önümüzdeki turnuvalara ambargo koyabilir. 

6 Haziran 2012 Çarşamba

PES 2013: Bir Fifa Değil

Yeni Kahinimiz


2010 Dünya Kupası sırasında Ahtapot Paul'ün büyük ilgi toplaması Euro 2012 organizatörlerinin iştahını baya kabartmış olacakki onlar da bu konuya el attılar.

Funtik isimli kahramanımız maçlardan önce tahminler yapıp biz sevgili bahis severleri zengin etmek için uğraş verecek ama bir Ahtapot Paul değil tabi. Canımız ciğerimiz Paul kardeşimiz Güney Afrika'da düzenlenen Dünya Kupası'nda seriye bağlamış ve 1'e 182'lik oranla gönüllerimizi fethetmişti. 

Son Şampiyon: İspanya


Euro2012'nin başlamasına iki gün kaldı. Hazırlık maçları tamamlandı. Kadrolar belli oldu. Son şampiyon İspanya ise bu süreçte en çok yara alan takımların başında.

Daha sezon başında ayağı kırılan ve geçtiğimiz yıl ağustos ayından beri forma giymeyen David Villa kadroya alınmadı ve forvet hattı derin bir yara aldı. Buna defansın sigortası Carles Puyol'un sakatlığı eklenince ilk onbirin vazgeçilmez iki oyuncu daha turnuva başlamadan Del Bosque'yi yeni arayışlara itti.

David Villa'nın eksikliği 4-3-3'ten 4-2-3-1'e dönerek minimuma indirebilir ancak Puyol'un yokluğu baya sorun yaratacak gibi. Savunmada Pique'ye partner olarak Ramos düşünülüyor. Ramos bu pozisyona hiç yabancı değil bütün bir sezonu Real Madrid'de stoper oynayarak geçirdi ancak milli takımda genel olarak sağ bek oynuyordu. Belkide Del Bosque işleyen sistemi bozmaz ve bu sezon Athletic Bilbao'yla birlikte müthiş bir çıkış yakalayan Javi Martinez'i stopere koyar. Böylece Sergio Ramos'da milli takımda alışkın olduğu bölgeden ayrılmaz ve sistem çalışmaya devam eder. Aksi durumda Alvaro Arbeloa yada Juanfran'ın sağ beke geçmesi gerekir ancak iki oyuncuda Sergio Ramos kadar iyi birer hücumcu bek değiller. Bu arada kale zaten emin ellerde. Casillas, Valdes, Reina.

Orta saha İspanya'nın en güvenli bölgesi. Hatta turnuvada en iyi orta sahaya sahip takım. Son dünya ve kıta şampiyonu olmalarını sağlayan sistemin çalışmasını sağlayan oyuncularda zaten bu bölgedeki isimler. Onlar için elde edilecek sonuçlarda belirleyici olan Xavi, Iniesta, David Silva, Xabi Alonso, Busquets, Cazorla, Fabregas, Mata içinden hangi beşlinin sahada yer alacağı.

Forvet bölgesi ise bu turnuvada o kadar güven vermiyor. Daha önce söylediğim gibi David Villa zaten yok. Fernando Torres sezonun son anlarında toparlamaya başlasa da genel olarak kötü bir yıl geçirdi. Bu pozisyonda  ilk olarak Llorente'de ciddi bir aday ancak Basklı forvet İspanya'nın pas oyununa nasıl bir cevap verecek onu bilemiyoruz. Oyuna sonradan girerek üstün fiziğiyle yorulmuş rakip savunmalara karşı gayet iyi işler çıkartmıştı ancak ilk onbirde başladığında karşısında dirençli oyuncular bulacak ve bu performansı mutlaka düşüş gösterecektir.

Herşeye rağmen İspanyol oyuncular artık sadece kulüpsel ve bireysel anlamda değil milli takım bazında da kazanmayı bilen takım haline geldiler. İki büyük kupanın şampiyonu olarak bu turnuvaya gelecekler ve üçüncüyü de kazanarak bir tarih yazmak isteyeceklerdir. Bunu yapabilecek kadroya da sahipler ve önemli eksiklere rağmen hala turnuvanın en büyük favorisi onlar. Turnuvada İspanya'yı geçmeye aday çok fazla takım yok. En büyük aday Almanya. Bir diğeri ise Hollanda. Bu iki takım Portekiz ve Danimarka ile ölüm grubunda yer alıyorlar ve bir sürpriz yaparak gruptan çıkamazlarsa İspanya'nın şampiyonluk yürüyüşüne katkıda bulunabilirler. 

3 Haziran 2012 Pazar

Top Çizgiyi Geçti Mi Geçmedi Mi


Takımlar Euro 2012 öncesi son hazırlık karşılaşmalarına çıkarken FIFA, İngiltere - Belçika karşılaşmasında gol çizgisi teknolojisini denedi.

Wembley Stadı'nda Wellbeck'in golüyle İngiltere'nin 1-0 kazandığı karşılaşmada teknolojiden faydalanmayı gerektirecek herhangi bir pozisyon olmadı ancak FIFA bu denemeleri sıklaştırıp önümüzdeki yıllarda bu teknolojiyi mutlaka kullanacaktır. Şuan için birkaç firmayla ortaklaşa çalışılıyor ancak bu teknoloji her stadyumda kullanılabilir mi ? Orasını tam olarak kestiremiyorum. 

Portekiz - Türkiye Maçının Ardından


Herkes Euro 2012 için heveslenirken A milli takımımız seri hazırlık maçlarıyla bir sonraki turnuvaya hazırlanıyor. Bu hazırlık maçlarında en sağlam rakip olarak Portekiz vardı karşımızda. Diğerlerinden bahsetmeye gerek yok çünkü değerimizi ölçmek için uygun rakipler değillerdi
Portekiz takımı genel olarak santrafor dışında kalbur üstü forvet oyuncuları olan, Cristiano Ronaldo gibi fantastik bir oyuncuya sahip bir takım. Yaratıcı oyuncularıyla maçın başında bize oldukça zor anlar yaşattılar. Belkide bunun sebebi bizim defanstan çıkarken yaptığımız top kayıpları ve ülke genelinde alışık olmadığımız oyunu defanstan kurma düşüncesiydi. Bekir ve Ömer oyun kurmak istiyorum derken neredeyse hemen hemen her topu kaptırdılar. Portekiz aslında bu hatalardan ilk yarıda birkaç kez faydalandı ancak Almeida'nın beceriksizliği ve yanlış tercihleriyle ilk yarıda gol yemedik. Hazırlık maçlarında kimsenin böylesine çıkış yapmasını beklemediği Almanya Bundesliga 2'de çok başarılı bir sezon geçiren Sercan Sararer ise sol kanattan getirdiği topu Umut Bulut'la buluşturdu ve takımımızın ilk yarıyı 1-0 önde kapatmasını sağladı. Bu arada ilk yarıda Almeida'nın kafa vuruşunda ve Hamit Altıntop'un rakip yarı saha ortasından kullandığı serbest vuruşta top direkten döndü.

İkinci yarıda ayakları biraz daha fazla yere sağlam basan bir milli takım izledik sahada. Genel olarak oyunun kontrolü yine Portekiz'deydi ancak bizde de formda bir Umut vardı. Burak Yılmaz'la yaptığı hücum presi sonrası topu kaptılar ve eski partnerinin pası sonrası ceza sahası önünde sağ çaprazdan çok sert bir şutla kendisinin ve takımımızın 2. golünü attı Umut. Bu pozisyonda rakip kaleci topu göremedi bile. 2-0'dan sonra Portekizli taraftarlar takımlarını ıslıklamaya başladı. Derken Nani'nin ceza sahası içinde sağ çaprazdan şutuyla Portekiz'in golü geldi ve farkı bire indi. Yaklaşık on dakika sonra Portekiz'in kazandığı penaltı atışında kalecimiz Volkan Demirel, Cristiano Ronaldo'nun şutunu kurtardı ve beraberliğe izin vermedi. Maçın sonuna doğru her iki takımdan da arka arkaya değişiklikler geldi ve oyun aslında orada bitmişti ancak bu sezonun en iyi ismi Selçuk İnan'ın sağ kanattan ortasında Umut rakip defansı bozdu ve kale çizgisi üzerinde bir karambol yaşandı. Defansın uzaklaştırmak istediği top Pepe'ye çarptı ve ağlarla buluştu.

Teknik direktörümüz Abdullah Avcı'nın deyimiyle oyun olarak Hollanda'ya çok benzediği için hazırlık maçı yaptığımız Portekiz'i Euro 2012 öncesi uyarmış olduk. Maç öncesinde Portekiz'in bu kadar kötü oynayacağını düşünmüyordum. Euro 2012'de Hollanda, Almanya ve Danimarka ile ölüm grubunda mücadele edecek Portekiz bu futbolla galibiyet çok zor alır hatta puan bile alamayabilir.

İşin milli takımımız kısmına dönecek olursak evet Abdullah Avcı'nın gelişiyle birlikte gerçek değerini hatırlamaya başlayan bir takım olmaya başladık ancak bu oyun bizi şımartırsa Portekiz ile uzaktan yakından alakası olmayan Hollanda aklımızın başına gelmesine sebep olacak şeyler yapabilir. Oyunu geriden kurma konusunda çok eksiklerimiz var dün gece Portekiz biraz şanslı olsaydı sadece bu hatalardan birkaç gol birden bulabilirdi. Ayağa pas oyunu oynamak istiyoruz ancak bu oyunu henüz 2. bölgeye bile taşımakta zorluk yaşıyoruz. Belkide pas oyununu en iyi oynayabilecek oyuncular olarak Nuri Şahin ve Selçuk İnan'ı ilk 11'de daha fazla denemeliyiz.

Çok güzel olmasa bile dün akşam oynanan oyundan sonra ise Euro 2012'de bizden daha iyi olmayan en az beş takımı izleyecek olmamız ise bizi kahreden bir başka unsur. Her turnuvaya katılamasakta katıldığımız turnuvalarda bıraktığımız izlere bakacak olursak Polonya-Ukrayna turnuvasında da adımızdan çokça söz ettirebilirdik. Malesef bu turnuvada da sempati duyduğumuz ülkelerden birini takip etmek zorunda kalacağız.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Vay AMK

Sonunda bu da oldu. Artık AMK isimli bir spor gazetemiz var. 9 Haziran'dan itibaren gazete bayilerinden alabilirsiniz. Adından dolayı pek ciddiye alınmayacaktır ama umarım transfer döneminde photoshopla futbolculara forma giydirmekten fazlasını yaparlar.

Marka Değeri Dediğin Böyle Olur


Son yıllarda futbol dünyamızın moda sözü ''marka değeri''. Ancak futbolda geçtiğimiz sezondan beri yaşadığımız şike soruşturması, Euro 2008 sonrası kulüpler ve milli takımlar seviyesinde alınan başarısız sonuçlarla içi oldukça boşalmış bir söz bizim için.

Bu durum herkes için geçerli değil tabi. Seyirci sayısını her geçen gün arttıran takımlar, ligler var. İspanya Ligi'de İngiltere Premier Ligi'yle birlikte bu konuda başı çekiyor. Marka değerini ve seyirci sayısını arttırmak için bu sezon pazar günü bir maçı öğlen saat 1'e alarak ilk adımı attılar ki akşam yemeğini gece 11'de yiyen, hayatın sabaha karşı 4'te bittiği ve meşhur öğlen uykuları olan ''siesta'' saatlerinde yapıyorlar bunu. Maç saatindeki bu değişiklikle beraber Asya seyircisini zaten yakalamışlardı. Çin'le yaptıkları anlaşmayla birlikte turnayı gözünden vurmuş oldular. 2012-2013 sezonuyla birlikte lig şampiyonu ile kupa şampiyonunun karşılaştığı İspanya Süper Kupası maçları tam 7 sezon boyunca Pekin'de oynanacak. Bu 7 sezonluk anlaşmanın ilk maçının ise El Clasico'ya denk gelmesi şans mı yoksa bunu mu beklediler bilinmez ama zaten herkesin çok yakından takip ettiği bu eğlenceli ligi Asyalılar artık daha yakından takip edecek. Ayrıca İspanya Futbol Federasyonu'nun bu anlaşma sonrası kasasına 51 milyon Dolar koyacak.

About