31 Ekim 2012 Çarşamba

İnsanın Hayatı Sorguladığı Anlar


27 Ekim 2012 Cumartesi

Erken Gelen Golle Herşey Daha Kolay

5 maçtır kazanamayan bir takım için Kayserispor gibi açık oynamaya çalışan ama oynayamayan bir takımla maç yapmanın kaymağını yedi Galatasaray bu hafta. 

Şampiyon kadronun omurgasından tam 4 futbolcu(Ujfalusi, Semih, Melo, Elmander) bugün sahada değildi. Ama bu handikapa rağmen Galatasaray'ın dominant başlangıcı ve Kayserispor'un Süleyman Hurma harikası takımının savunma zaafları ilk yarım saatte maçın kopmasını sağladı. 

Sezon başından bu yana tandemin diğer dişlisi Melo'nun formsuzluğu yüzünden geçen sezonki seviyesine çıkamayan Selçuk İnan, erken gelen golle hemen hemen sıfıra yakın rakip baskısıyla götürdü maçı. Ve iyi performansını iki asistle süsledi. Belki forvetler biraz daha becerikli olabilseydi bu sayı dört veya beş olabilirdi. Selçuk'un bu aktif görüntüsünde Yekta'nın da müthiş payı vardı. Bugün Yekta çok doğru bir futbol ortaya koydu ve sanıyorum Fatih Terim'in kafasını oldukça karıştırdı. Belki de Melo, bundan sonra sakat olmadığı zamanlarda da daha fazla maçı kulübeden yada tribünden takip edebilir. Kendisine çeki düzen vermesi açısından da bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. Bir diğer dikkat çeken isim ise Albert Riera. Gün geçtikçe sol bek pozisyonuna daha da fazla alışıyor ve İspanyol'un bu performansı Hakan Balta'yı her geçen gün kulübeye biraz daha mahkum ediyor. Cris ise zaten böyle oynaması için transfer edilmişti. Dany ve Semih gibi potansiyelli isimlerin yanında olması gereken tecrübeyi sahaya yansıttı. Kreması ise attığı kafa golü oldu. 

Herşeye rağmen tamamen pembe rüyalar da görmemek gerek çünkü Kayserispor takım savunması açısından STSL seviyesinin bile çok çok altında. Ama şu detayı da unutmamak gerekir ki Galatasaray'ın Avrupa'daki rakipleri dışında ligin ilk devresinin sonuna kadar oynayacağı maçlardaki hiçbir rakibi takım savunmasını oturtabilmiş değil. 

Galatasaray için şifre ''erken gol''. Mevcut oyun yapısıyla bunu yakalamak durumunda çünkü Türkiye'de maalesef takımların birçoğu rakibi bozmak üzerine kurulu ve bu rakiplere karşı golü bulamadığınız zaman kalenin önüne otobüsü çekiyorlar. 

25 Ekim 2012 Perşembe

Avrupa Futboluna Alışmak

Galatasaray, her ne kadar geçtiğimiz sezonu şampiyon olarak tamamlasa da yeni kurulan bir ekip. Birbiriyle ve özellikle düzey rakiplerle oynama alışkanlığına sahip oyuncu sayısı çok az. Bu sebeple bu yıl ŞL'de oynadığı futbol taraftarlarını tatmin etmekten çok uzakta. Fakat bu taraftarı karamsarlığa düşürmemeli çünkü ŞL'de başarı öyle Süper Lig'deki gibi kolay kolay gelmiyor.

İki farklı örnek üzerinden bunu ispatlayalım:

1. Borussia Dortmund: İyi bir altyapı ve oyuncularıyla birlikte giderek yükselen bir teknik direktör. B. Dortmund, 2010 -11 sezonunu şampiyon olarak tamamlayınca ŞL'ye doğrudan katılma hakkı kazanmıştı. Tıpkı Galatasaray gibi. Bundesliga'yı dağıtıp ŞL'ye geldiklerinde ise oldukça zorlandılar. Arsenal, Marsilya ve Olimpiakos'lu grubu 4 puanla sonuncu sırada tamamladılar ve Avrupa'ya erken veda etmek zorunda kaldılar. Ancak Bundesliga'da 2011 -12 sezonunu da şampiyon olarak tamamladılar ve bu sene ölüm grubu olarak adlandırılan Real Madrid, Ajax ve Manchester City'li grupta 7 puanla zirvede yer alıyorlar.

2. Manchester City: İngiltere'nin küme düşmemeye oynayan takımı Arap sermayesinin muslukları açmasıyla birlikte her sene daha iyi oyuncular transfer ederek 4-5 yıl içinde şampiyonluk mücadelesi veren bir takım haline geldi. Tamamen iyi oyuncuların satın alarak kurulmuş olan M. City'de 2011 -12 sezonunda katıldığı ŞL'de grubunu 3. sırada tamamlamış ve yoluna Avrupa Ligi'nde devam etmişti ancak orada da karşısına çıkan ilk rakip olan Sporting Lizbon'a elenip Avrupa defterini erken kapatmıştı. Manchester City için bu yıl da işler iyi gitmiyor. Gruplarında 3. maçlar sonunda İngiliz ekibi 1 puanla sonuncu sırada yer alıyor. 2. takımla aralarında 5 puanlık bir fark olduğunu düşünürsek ŞL'de gruplardan çıkma şansları yok denecek kadar az.

Avrupa'nın üst düzey liglerinde oynayan bu iki takımı için bile ŞL'ye alışmak en az bir veya iki yıl gerektirirken Galatasaray'ın bulunduğu grupta yaşadığı zorluğu anlayamamak, bunu sadece formsuzlukla açıklamak yetersiz bir analiz olacaktır. Evet, Braga veya Cluj bahsi geçen kulüplerle aynı seviyede değil fakat kabul edelim ki Galatasaray'ın birçok oyuncusu da henüz ŞL seviyesinde mücadelede kendilerini ispatlayabilmiş değil. Oyuncularımız için sadece 0-0'ın değerini anlayabilmek bile bir ŞL sezonunu heba ediyormuş gibi görünmelerine sebep olabilir fakat sürekli katılım halinde bu sezon elde edilecek acı tecrübe ileride gelmesi muhtemel güzel günlerin habercisi olacaktır.

Unutmamak gerekir ki Galatasaray, UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kazanıldığı dönemde de gruplardan üst tura yükselememişti. Hatta UEFA Kupası'nı kazandığı sene Milan'a son saniyede attığı penaltı golüyle yoluna UEFA Kupası'nda devam etme şansını elde etmiş ve müthiş bir seriyle kupaya uzanmıştı.

Belki 3. Fatih Terim döneminde Galatasaray, Avrupa'da herhangi bir kupa kazanamayacak belki de yeni bir kupayı 2000 jenerasyonundan çok daha erken havaya kaldıracak bunu bilemeyiz. Söyleyenebilecek tek şey yerel ligi üst düzey olmayan takımların elit seviyeye çıkabilmesi için dikenli yollardan geçmesi gerektiğidir.

Zeminin Böylesi


Zeminin ve drenajın yenilenmemesi halinde Türk Telekom Arena'da görebileceğimiz görüntülerden biri.

24 Ekim 2012 Çarşamba

Yeni Projenin Adı ZEMİN

Fatih Terim'in oyun anlayışı topa sahip olmak ve oyuna hükmetmektir. Bunu hiçbir şekilde anlayamıyorsanız Galatasaray'ın maçlarındaki topa sahip olma yüzdelerine bakarak görebilirsiniz.

Topla oynamak isteyen bir takımın sahasının zemini, tribünlerden baktığınızda yeni yapılmış asfalt yada nasıl anlatayım cillop gibi olmalıdır. Normal şartlarda TT Arena'nın zemininde herhangi bir problem yok ancak mevsim normallerinin üzerinde bir yağmur veya kar yağışı, çok sıcak bir havanın olduğu zamanlarda zemin birden rezil bir hale dönüşüyor.

Burada ise suçlu kesinlike yönetimdir!!!

Stadın üstünü kapatamadıkları, drenaj sorununu çözemedikleri için bugün kaçan puanların sorumlusu tamamen yöneticilerdir. Devre arasında televizyon yayında gösterdi mi bilmiyorum. Abdürrahim Albayrak, saha görevlilerine zemini temizlemeleri için talimatlar yağdırıyordu ve bu taraftarın çok hoşuna gitti. Ama Abdürrahim Albayrak'ın görevi bu değil ki! Abdürrahim Albayrak bir yönetici olarak günü kurtarmanın peşinde koşmamalı. Uzun vadede kulübünün çıkarlarını koruyacak ve geliştirecek projeler üretmeli. Umarım şuan masasının üzerinde bulunan dosyadaki projenin adı ''ZEMİN''dir.



Mevsimlerden sonbahardayız, önümüz kış, arkasından bahar gelecek. Mayıs ayına kadar sürecek bu dönemde zemin yağışlar sebebiyle epey yıpranacak. E zaten sezon başındaki çok sıcak ve nemli havalarda da yıpranıyor. Yani mayıs ayında oynanacak bir iki maç dışında bu zeminin ''bu Galatasaray'' için avantajlı halde olma şansı yok.

Abdürrahim Albayrak'tan ricam şudur ki zemini elverişli hale getiremeyeceklerse Fatih Terim'i haberdar etsinlerde en azından hocamız takımın oyun yapısını değiştirsin.


19 Ekim 2012 Cuma

Derdime Çare Baytar'ım Yok

3 hafta içinde kaybedilen 7 puan. Evet rakiplerinde sürekli puan kaybedişi falan Galatasaray'ı zirvede tutmaya yetiyor ancak Galatasaray'ın geçtiğimiz sezon en çok güven veren özelliklerini bu sene maalesef izleyemiyoruz.

Galiba Fatih Terim devre arası ve maç sonlarında en çok Engin Baytar'a kızıyordur çünkü geçtiğimiz sezon dört merkez orta sahayla başarılı futbol ve takım savunması ortaya çıkarılmasını sağlayan rol Engin Baytar'a aitti. Engin'in ofansif orta sahadan merkez orta sahaya çabuk bir şekilde evrilmesi Galatasaray'ın asimetrik 4-4-2'yi rahat bir şekilde uygulamasını sağladı. Ancak Süper Kupa finalinde yaptığı hareketle cezaya çarptırılan Engin sahada olmayınca takımın en güvenilir bölgesi olan merkez düşüyor. Buna sakatlıklar ve Felipe Melo'nun takıma geç katılışından doğan hazır olmayışı da etkilenince merkez direnci dibe vuruyor.

İşin üretkenlik konusunda ise yine geçtiğimiz sezon yakalan pozisyon kadar pozisyon kazanılmıyor olabilir ancak Galatasaray artık daha yüzdeli hücum ediyor diyebiliriz. Geçtiğimiz sezonun ilk sekiz haftasında 13 gol atan takım bu sezon ise sekizinci hafta sonunda 19 gol atmış. Ancak bu periyotta geçtiğimiz sezona oranla 3 gol daha fazla yemiş.

Şimdi sırada kader maçımız var. Cluj ile TT Arena'da bu seneki Avrupa maceramızın hangi yöne gideceğini belirleyeceğiz. Kaybedersek gruptan çıkma şansımız tamamen biter ve Avrupa Ligi'ni de neredeyse imkansız hale getiririz. Kazandığımızda ise grup ikinciliği için mücadele sıfırdan başlar.

Saygı Duruşu


Shearer Başkan


Başkanın Southampton günlerinden. Şortun kısalığı kabul edilebilir ancak uzun kollu forma bile kısa gelmiş...

Londra Taraftar Haritası

İngiltere, futbolun beşiğidir ve orada ülkemizde olduğu gibi 3 büyük takım taraftarlığı diye bir şey yoktur. Eğer Londra'ya gidecekseniz Chelsea, Arsenal, Tottenham gibi takımların formalarını giyerek dilediğiniz gibi at koşturamayabilirsiniz. Aşağıdaki harita size hangi bölgelerde sempati duyduğunuz takımların formalarını gönül rahatlığıyla giyebileceğinizi gösteriyor.


17 Ekim 2012 Çarşamba

Pollyanna'dan İnciler

Pollyanna ile yaptığımız röportaj sonrasında kendisinin rüyalandığını ve Türkiye'nin dünya kupası eleme grubundaki bütün maçların skorlarını gördüğünü söyledi. Sizinle paylaşmak istedik. Sonuçlar şöyle:

5. HAFTA

Hollanda 4-0 Estonya
Macaristan 0-0 Romanya
Andorra 1-3 Türkiye

Arka arkaya aldığımız iki mağlubiyetten sonra Andorra'yı handikap yaparak yeniyoruz ve Macaristan ile Romanya'nın beraber kaldığı haftada farkı bir nebze olsun indirerek Macaristan maçı öncesinde zevke geliyoruz.

6. HAFTA

Estonya 3-0 Andorra
Türkiye 2-1 Macaristan
Hollanda 3-0 Romanya

Rakiplerimizden Macaristan'ı 2-1'le geçiyoruz. İkili averajda gerilerinde kaldık o yüzden artık herşey bizim elimizde değil. Ama yinede Hollanda'nın Romanya'yı geçmesiyle rahat bir nefes alıyoruz.

7. HAFTA

Romanya 1-1 Macaristan
Türkiye 5-0 Andorra
Estonya 2-2 Hollanda

İç sahada Andorra'ya 5 atarak averajımızı toparlıyoruz. Bu arada Romanya ile Macaristan bir kez daha berabere kalarak ekmeğimize yağ sürüyorlar.

8. HAFTA

Andorra 1-6 Hollanda
Macaristan 1-0 Estonya
Romanya 1-3 Türkiye

Romanya deplasmanından da galibiyetle dönüyoruz. Ağlamak istiyorum sayın seyirciler :(

9. HAFTA

Hollanda 2-0 Macaristan
Andorra 1-4 Romanya
Estonya 1-2 Türkiye

Zor bir deplasman daha iddiası kalmayan Estonya'yı 2-1'le geçiyoruz.  Hollanda'da Macaristan'ı ülkesine eli boş gönderiyor ve grupları ikinci olarak tamamlamayı garantiliyoruz. Son maçımız iç sahada Hollanda ile.

10. HAFTA

Macaristan 3-0 Andorra
Romanya 2-2 Estonya
Türkiye 2-0 Hollanda

Gruptan çıkmayı aylar öncesinden garantileyen Hollanda'yı 2-0 gibi net bir skorla geçiyor ve dünya kupası için playoff oynama hakkı kazanıyoruz.

1. Hollanda 25 puan
2. Türkiye 21 puan
3. Macaristan 17 puan
4. Romanya 15 puan

İşte Pollyanna'nın rüyasında gördüğü budur arkadaşlar. Pollyanna'dan hiçbir şey öğrenmediysem hayata olumlu bakmayı öğrendim. Sizde deneyin Pollyanna yanılıyor olamaz.

Panik Yok TRT Var

Romanya maçı galibiyet pimi 120 bin TL

Macaristan maçı galibiyet primi 150 bin TL

Maçların sonuçlarına hiç gerek yok sadece bu maçlar için belirlenen primler bile ülke futbolumuzun ne kadar acınası bir hale geldiğini anlamaya yeter de artar bile...

Bu arada dünya kupası maçlarını TRT canlı verir yine sıkıntı yok gençler.

14 Ekim 2012 Pazar

Iniesta La Masia'da

2012 UEFA'nın Avrupa'da yılın futbolcusu olan Andres Iniesta, ödülüyle birlikte La Masia'da.


13 Ekim 2012 Cumartesi

İBB Tadında Milli Takım

Selçuk İnan ve Burak Yılmaz sakatlanıyor ve 18 kişilik kadroda yer almıyorlar.
Son 4 maçta 3 gol 3 asist yapan Nuri yedek oturtuluyor.
Gerekçe olarak Topal ve Emre'nin daha formda olduğu söyleniyor.
Oyun başlıyor ama sahada ne ruh var ne taktik ne disiplin!
Takım neredeyse slowmotion tadında futbol oynuyor.
Romanya kapanıyor ve kontra atakla gol arıyor.
Bu arada bizim takımı kontrol eden güçler üçgene basıyor ve Volkan kalesini terk ediyor. Skor 0-1.
İleride yalnız kalan Umut'a sağlı sollu önlü arkalı yüksek top atılıyor.
Bu yüksek topları rakip savunmacıların topladığı farkedilse de atmayın denmiyor.
Formu maç öncesinde beğenilmeyen Nuri'den ikinci yarı kurtarıcı olması isteniyor.
Yanına da en son kapalı savunmaya karşı ne zaman oynadığı bilinmeyen Mevlüt veriliyor.
Maç pozisyonsuz tamamlanıyor. Skor 0-1.
Bırakın artık ikincilik hedefini asıl hedef grup lideri olmak diyen A. Avcı bu sefer yapacak bir şey yok diyor.
Henüz 3. maçlar tamamlanmış olmasına rağmen ikincilik için en büyük rakibin 6 puan gerisinde kalınıyor.
Dünya Kupası treni de kaçmak üzere bari 16'dan 24 takıma çıkartılacak Avrupa Şampiyonası'nı kaçırmayalım. Hem zaten Brezilya'da turnuva maçlar gece oynanacak izlemeyiveririz.



6 Ekim 2012 Cumartesi

İdeal Kadro Kurulamayınca

Galatasaray ideal kadrosunu yine sahaya süremediği bir maçta daha puan kaybetti. Braga mağlubiyetinin ardından Hamit sakatlıktan kurtuldu derken bu sefer de Elmander sakatlandı ve takımın omurgası yine esas oyuncular tarafından oluşturulamamış oldu. Milli takım arası sakatların iyileşmesi ve yeni sistemin oturtulması açısından bir avantaj olabilir.

Tekrar maça dönelim. Elmander'in oynamadığı maçlarda Umut, Burak ikilisi yeterli derecede orta sahaya yardımcı olamadıkları için ofansif açıdan Selçuk ve Melo'nun geçen yıl sergiledikleri performansları izleyemiyoruz. Ayrıca geçtiğimiz yıl Engin'in topla dikine bindirmelerini de arıyor Galatasaray. Emre Çolak, henüz bunu tam anlamıyla yapamıyor. Yaptığı anlarda ise hız olarak Engin seviyesine çıkamıyor. Bu da rakip savunmanın yerleşmesi için lazım olan süreye sahip olması anlamına geliyor ve pozisyonlar olgunlaşamadan bitiyor.

Ayrıca takım olarak henüz tecrübeli sıfatını kullanamıyoruz Galatasaray için. Maçın 89. dakikasında 1-0 önde olmasına rağmen, kötü bir gününde olduğunu bilmesine rağmen ikinci gol için Allah Allah nidalarıyla atağa çıkıp rakibinin 5-6 kişiyle kontra atak yakalamasına sebep oldular. Bu da yetmezmiş gibi altıpas içinde rakibin arka arkaya 4 tane şut çekmesine izin verdiler ki artık o pozisyondan sonra Muslera soyunma odasında ne dese haklıdır. 

Eskişehir'e de hakkını vermek lazım. Galatasaray'ın hiçbir zaman maçı koparmasına izin vermediler. Belki golü rakibin muazzam hatasıyla atıp son dakikada beraberliği yakalamış olabilirler ama yedikleri golün de karambolden doğduğunu düşünürsek hak yerini buldu diyebiliriz. 

Bugün iki takım da bir puana razı futbol sergilediler ve 90 dakika boyunca sergiledikleri futbolla da istediklerini almış oldular. 

4 Ekim 2012 Perşembe

Şampiyonlar Ligi'nde Beraberlik

Şampiyonlar Ligi'nin belli başlı oturmuş standartları var. Seviyesi çok farklı olduğun için geçtiğimiz sene gruplarda mücadele eden Borussia Dortmund ve Manchester City gibi takımlar gruplarından çıkamadılar. Onların bile bu seviyeye alışabilmeleri için bir sezonluk ısınma turu atmaları gerekti. Aynı gruptalar ve grubun en büyük favorisi ise Real Madrid. Yani geçtiğimiz sezonun Almanya yada İngiltere şampiyonu muhtemelen yoluna Avrupa Ligi'nde devam edecek.

Peki nedir bu ŞL standartı? Üzerinde düşündüğümde en mantıklı cevabı Mehmet Demirkol'dan alıyorum. Mehmet Demirkol her ŞL maçı öncesinde ve sonunda beraberliğin ne kadar önemli olduğundan bahseder. O bahseder ancak bizler 0-0'ı yada beraberliği beğenmeyiz. Belkide beğenmeye başlamalıyız. Mehmet Demirkol'un ne demek istediğini anlayabilmek için Lucescu'nun Galatasaray'daki ikinci yılını hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum.

2001-2002 sezonunda Lucescu'nun Galatasaray'ı sezona müthiş ayrılıklarla başlamıştı. Bir önceki sezon Hakan Şükür ayrılığının ardından bu sefer Okan, Emre, Taffarel, Popescu, Hagi ve her şeye rağmen Jardel gibi isimler takımdan ayrılmıştı. Buna rağmen adı sanı bilinmeyen adamlarla Lucescu'nun Galatasaray'ı ilk tur gruplarını başarıyla tamamlamış ve 2. tur gruplarında Barcelona, Liverpool ve Roma ile mücadele etmişti(Bu grup hala ŞL'nin en heyecan verici grubu olarak kabul edilir). O, kimsenin artık eskisi gibi olamaz dediği Galatasaray ilk 5 maç sonunda 5 beraberlik almıştı. Ali Sami Yen'de oynanacak son maçta rakip Barcelona'ydı ve alınacak bir galibiyet Galatasaray'ı bir kez daha en üst seviyenin çeyrek finaline taşıyacaktı. İşte bunu sağlayacak olan şey Mehmet Demirkol'un vurguladığı beraberlik mottosuydu. Hem üst düzey hemde kısa süreli bu turnuvalarda mağlubiyetler çok şey kaybettireceğini çok iyi bilen Lucescu, geride iyi kapanan ve ani ataklarla sonuca gitmek isteyen bir Galatasaray yaratmıştı. O son maça kadar bütün sistem çok iyi işledi ancak son maçta Barcelona'ya 1-0 kaybeden Galatasaray elendi ve bir daha hiç o seviyeye çıkamadı. 

Peki Fatih Terim Lucescu'nun bildiğini bilmiyor mu? Tabiki biliyor ancak Fatih Terim, Lucescu kadar şanslı değil çünkü elinde ciddi anlamda ŞL tecrübesine sahip Hamit ve Eboue'den başka oyuncusu yok(Cris'in sezon başı planları arasında yer almamasından dolayı iki ismin yanına eklemedim). Herşeye rağmen Fatih Terim'in 2012 model Galatasaray'ı o dönemden bu yana o seviyelere çıkabilecek en uygun kadro. Oyuncular beraberliğinde iyi skor olduğunu öğrenmesiyle birlikte Avrupa standartında bir Galatasaray izleyebiliriz. Burada tek sorun ise bu anlayışın zihinlere kazınmasına kadar sancılı bir süreç yaşanacağı. 

Bu tecrübesizliğe rağmen Galatasaray, Cluj maçlarından alınacak puanlarla tekrar grupta iddialı bir konuma gelebilir. Hatta 6. maçlar onunda gruptan çıkıp yoluna devam da edebilir. Tecrübenin başarıyla kazanılması tabiki muhteşem olur ancak gruplarda başarısız olunduğunda takımdan ümitlerin kesilmemesi gerekir. Çünkü kimsenin unutamadığı 2000 kadrosunun da kupaya uzanmak için gereken tecrübeyi kazanmak için ŞL'den 3 sezon arka arkaya elenmesi gerekmişti.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Tecrübesizlik



Şampiyonlar Ligi'nin bir mottosu vardır. Mehmet Demirkol'un sıklıkla vurguladığı... Yenemiyorsan yenilmeyeceksin. Yani 0-0 cepte oynayacaksın. Galatasaray, bugün oyun içinde rakibini bir Şampiyonlar Ligi takımı değil Süper Lig takımı olarak gördüğü için 0-0'ın önemini unutup rakibine 3 puanı hediye etti.

Braga'ya da hakkını vermek lazım. Orduspor maçını iyi analiz etmişler ve merkezde kalabalık durarak Selçuk'un etkinliğini sıfıra indirdiler. Takımın bir beyni rakip tarafından etkisiz hale getirilirken tam da istenen seviyeye gelmeye başlayan Hamit'in sakatlık sebebiyle kadroda yer almaması; isteyen, arzulayan ancak beceri gösteremeyen ve dakikalar ilerledikçe morali bozulan bir takım izlememize sebep oldu. Aynı görevi ters kanatta Emre Çolak üstlenmeye çalıştı ancak tecrübesizliği buna engel oldu. Diğer kanattaki Amrabat'ın da yokları oynamasıyla Selçuk ve Melo ikilisi bu sezon sıklıkla gördüğümüz gibi rakip orta saha arasında kaybolup geçen sezonki içe dalışları yapamaz, derin pasları atamaz oldular. Orta ikili bunları yapamayınca da ileri ikili Umut ve Burak'ta domino taşları misali etkisiz bir 90 dakika geçirdiler.

Bu mağlubiyetle birlikte Cluj'u iki maçta da yenmek yetmeyebilir. Artık hem Manchester United'ın Braga'yı iki maçta da yenmesini bekleyeceğiz. Ayrıca hala içeride yenmemiz gereken Manchester United'ı da unutmamak gerek.

İşimiz artık çok zor. Ve Braga karşısında görüldü ki bu tecrübe düzeyinde Hamit'in geri dönmesi şart.Oyun içinde iki sürükleyici oyuncunun (Hamit ve Selçuk) yer alması hem asimetrik 4-4-2'nin çalışması hem de Selçuk'un pas kanallarının daha açık hale gelmesi Galatasaray'ın geçen sene başarılı olmasını sağlayan coşkunun geri dönmesini sağlayacaktır.


About